Gazetemiz köşe yazarlarından Çağlar Atmaca'nın "Kemal Kılıçdaroğlu’na Veda Mektubu…" adlı köşe yazısı.
Türk Siyaset tarihinin önemli bir figürü daha bugün siyaset dışında kaldı, tabi bırakırsa Kemal Kılıçdaroğlu…
Genel Başkan olmadan önce CHP Gurup Başkanıyken televizyon televizyon gezip yolsuzluk dosyalarını bir bir ortaya dökmesiyle tanıdık onu. Kimsenin polemiğe girmek istemeyeceği Melih Gökçek ile canlı yayına çıkacak kadar cesur, inatçı ve mücadeleci bir yapısı vardı. CHP’nin parlayan yıldızı bugün ki Ekrem İmamoğlu’suydu o zaman. İstanbul’a aday yapıldı ancak sağ ve solun aşırı keskinleştiği, sağ seçmenin büyük çoğunlukla Ak Partide toplandığı bir dönemdi. Sol ise her zamanki sınırları içerisindeydi. Ancak inatçı, hırlı, mücadeleci bir yapısı vardı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, kafa kafaya bir seçim gibi çalışmasını yürüttü. Medyanın ya yandaş ya da fetöcü olduğu dönemler tabi ki, hatta fetönün her alanda en güçlü olduğu dönem o dönem, televizyonlarda dalga geçmeler, yok merdivene ters bindi demeler, yok kendisine oy kullanamadı gibi söylemler hep o dönemin ürünler.
İstanbul, kazanılmazdı, kazanılamadı da zaten. Seçmen yapısı da konjektür de buna uygun değildi 2009 seçimlerinde. Çok değil bir sene sonra Türk Siyasetinin en karmaşık dönemlerinden birisi yaşandı. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a ait görüntüler piyasaya sızdırıldı. Baykal istifa etti. CHP’liler güçlü Ak Parti karşısında bir lider arıyordu, bu lider mücadeleden yılmayacak, inatçı ve kararlı olacak, cesur olacak ve en önemlisi güçlü Ak Parti iktidarının eline koz vermemek adına şaibeli işleri olmayacaktı. 1 sene önce 2009 yerel seçimlerinde de bu özelliklerde birisi aranmış, Kemal Kılıçdaroğlu’nda karar kılınmıştı. Yine aynı oldu, Kılıçdaroğlu kendisi aday olmadı, partililerin talebiyle tek aday olarak kongreye girdi ve CHP Genel Başkanı oldu. CHP Genel Başkanlığı öyle diğer partilerin genel başkanlığına benzemez elbette. Bir kere Türkiye’nin kurucu partisi CHP, ikincisi kurucu Genel Başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Bugün okullarda Atatürk’ü anlamak adına okutulan Nutuk Kitabı CHP kongresinde okunmuştur mesela. İkinci Genel Başkanı, Garp Cephesi Kumandanı, Türkiye’nin ilk Başbakanı, ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü. 3. Genel Başkanı Türk Siyasetine 50 yıl damga vurmuş, İnönü’ye karşı kongrede zafer kazanmış Karaoğlan Bülent Ecevit. Deniz Baykal, Hikmet Çetin, Altan Öymen derken 7. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu seçildi.
Kemal Kılıçdaroğlu hesap uzmanıydı. Siyasete biraz matematik gözüyle baktı. İstanbul seçimlerinde başarı kazanmanın imkansız olma sebepleri, aynı zamanda Türkiye de CHP’nin iktidar olamayacağının da sebepleriydi. Sağ ve Sol çok kutuplaşmış, sağda tek parti Ak Parti, ideolojik bir MHP, Kürtçülük yapan bir BDP, HDP Yeşil Sol adı her neyse. Sol kesim Türkiye’de %25- %30 arasında. Bu oyla CHP’nin iktidar olması imkânsız. Matematiğe göre ya sol seçmen artacak ya sağ parti sayısı artacak ya sağ seçmen sol CHP’ye oy atacak. Halk gözünde yıpranmış bir CHP var ki özellikle türban konusunda Anadolu insanıyla adeta gönül bağını kopartmış bir CHP.
Kılıçdaroğlu’nun ilk seçimi 2011 seçimiydi. 1 sene gibi kısa bir sürede halkla kopan bağları yeniden kurmak kolay değildi elbette. Ancak Kılıçdaroğlu yine de denedi. Türk Siyasetinin en önemli figürlerinden Süleyman Demirel ile sık sık iletişim kurdu. Partiyi sağa açmanın, sağdan oy almanın peşindeydi Kılıçdaroğlu ve Demirel 1960’tan 1990’lı yıllara kadar o sağa liderlik etmişti. CHP Listelerinde ilk defa sağ kesimden isimler yer alıyor, sağ seçmenden oy alınmaya çalışılıyordu. Ancak nafile hem Ak Parti İktidarının ekonomik olarak aşırı başarılı bir dönem geçirmesi, hem Recep Tayyip Erdoğan karizmasının zirve yaptığı bir yıldı 2011 ve bu rüzgâra karşı başarı elde etmek neredeyse imkansızdı. 2011 Seçimlerinden sonra Türkiye yeni bir döneme evrildi, Cumhurbaşkanını halk seçecekti ve ilk seçimde 2014 yılındaydı. Ak Parti 2011’e göre prestij kaybı yaşıyordu. 17-25 Aralık’ta devlet içerisinde yapılanan fetö, bakanlara ve çocuklarına büyük bir operasyon yapmıştı. Ak Parti bu operasyonun karşısında dim dik durmuş fetöcülerin böyle bir operasyon yapmasına müsaade etmemişti. Ancak artık şaibeler vardı Ayakkabı Kutuları söylemi bu dönemde başlıyordu. Halkın seçtiği ilk Cumhurbaşkanı seçilecekti ve Ak Parti’nin fetö ile arası açılmıştı. Tamda bu noktada Türk Siyaset tarihinde olmayacak şey oldu ve CHP ile MHP ortak Cumhurbaşkanı adayı çıkartmak için anlaştı. 1980 öncesi birbirini kurşunlayan iki siyasi taraf bir araya gelmiş ortak aday çıkartmışlardı. İsim ise sağ kökenli hatta muhafazakar biri olmalıydı. Hesap belliydi, MHP ile ortak olacak kadar sağ sol kavramı ortadan kaldırılıyordu, sol seçmen esnek hareket edebiliyordu, en önemlisi milliyetçi, muhafazakar bir aday figürüyle Cumhurbaşkanlığı seçimi kazanılabilirdi. Olmadı… Kağıt üzerinde yapılan bütün hamleler doğru olsa da Ekmelettin İhsanoğlu doğru bir aday değildi…
Kılıçdaroğlu bu fikrinden hiç vazgeçmedi aynı yıl yapılan Belediye Başkanlığı seçiminde Ankara adayı MHP kökenli Mansur Yavaş’tı, 7 Haziran ve 1 Kasım’da yapılan Genel Seçimlerde, CHP listelerinde birçok sağ kökenli isim vardı. Cumhurbaşkanı adayı yapılan Muharrem İnce sağa yakın açıklamalarda bulundu. 2018 seçimi başka bir anlamda ifade ediyordu. 2016 yılında meydana gelen hain darbe girişimi sonrası Türkiye, Başkanlık sistemine geçmiş, 2018 yılında ise ilk seçim yapılıyordu. Türk Siyasetinde MHP’den ayrılan isimlerin kurduğu İYİ Parti ilk defa seçime girecekti. Ancak önünde engeller vardı, Ak Parti İYİ Partinin seçime girmemesi için erken seçim kararı aldı. İYİ Parti’nin seçime girme imkanı teke düşmüştü, Mecliste gurup kurmak. Kılıçdaroğlu için en büyük fırsat bu oldu 20 milletvekilini İYİ Partiye gönderdi ve İYİ Parti seçimlere girme hakkı kazandı. Yeni çıkan ittifak kanunu Türkiye’de iki kutuplu seçimin önünü açtı. Ak Parti MHP ile CHP ise İYİ Parti ile ittifak kurdu. İttifak Kanunu muhalefetin işine yaramıştı. Mesela Türkiye geneli %9,9 oy alan İYİ Parti meclis dışı kalacaktı ancak ittifak kanunu sayesinde baraj engelini aştı. Başka bir açıdan ittifak kanunu olmasa 2018 seçimlerinde Ahmet Önal Kırıkkale’den milletvekili seçilecek oyu alamamıştı. Ancak muhalefet dağınıktı, Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce ile Kılıçdaroğlu’nun arasında ki liderlik çekişmesi, ittifak ortağı olan İYİ Partinin kendi adayıyla cumhurbaşkanlığı seçimine girmesi muhalefette tam bir birlikteliği sağlamamıştı. Muhalefet o seçimde çok heyecanlansa da “Adam Kazandı Kardeşim” sözcükleriyle hayaller başka baharlara kaldı.
Zirve ise 2019’du, Kılıçdaroğlu’nun karizmasını en zirveye taşıdığı seçim oldu 2019 seçimi. Üstelik defalarca kez denemesine karşın yine aynı taktiği uygulamıştı. İYİ Parti ile anlaşılmış bazı bölgelerde İYİ Parti, bazı bölgelerde ise CHP aday çıkartmayacaktı. Hedef büyük şehirlerdi. CHP’nin feragat ettiği illerden biri Kırıkkale’ydi ancak adayını çıkartacağı iller ise Ankara ve İstanbul gibi büyük şehirlerdi. Adaylar hem sol CHP ile sağ İYİ Partinin adayı oluyorlar her iki görüşten de oy alabiliyordu. Parti sol olsa da adaylar sağ kökenden seçiliyordu. Ankara’da yine Mansur Yavaş, İstanbul’da ise o gün için İstanbul’da tanınırlığı %15 olan Ekrem İmamoğlu’ydu. İmamoğlu’nun Cami’de Kur’an-ı Kerim okuduğu görüntüler servis edildi. CHP sağcı, solcu, milliyetçi muhafazakâr, Türk, Kürt herkesten oy istiyordu. Başarı bu sefer gelmişti, kazanan bu kez CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu oldu…
2019 Seçiminin sinerjisi elbette Genel Seçime yansıyacaktı. Millet İttifakı “Halil İbrahim Sofrası” adıyla parti sayısını artırmayı tercih etti. Bence en büyük hata buydu. Aday kim olacak tartışmaları, günler, aylar değil neredeyse yıllar sürdü. 6’lı masa sık sık toplanıyor, protokeller imzalanıyor ancak adaylık hiç gündeme gelmiyordu. Meral Akşener kazanacak aday diyor, Kılıçdaroğlu her yerde adaylık sinyali veriyordu. Rakibini sen seçtiğin müddetçe güçlüsündür Ak Parti’de Kemal Kılıçdaroğlu’nu istiyordu. Çünkü adı geçen Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a karşı Ak Parti adayının şansı bir hayli düşüyordu. Kılıçdaroğlu bu isimlere nazaran daha yıpranmış bir isimdi.
Güç yozlaştırır, mutlak güç mutlaka yozlaştırır, diyor Lord Acton 19. Yüz yılda. Kemal Kılıçdaroğlu bu süreçte bütün mütevaziliğini yavaş yavaş kaybetti. Yozlaşan bir Kılıçdaroğlu’nun söylemleri değişti. İstişare kültüründen beslenen Kılıçdaroğlu’nun yerini ittifak ortağının arkasından vuran bir Kılıçdaroğlu aldı. Seçim kazanmak için Kara Çarşaflı kadınlara rozet takan, adalet için Ankara’dan İstanbul’a yürüyen, PKK saldırısından sonra soğukkanlılığını koruyan, bütün mütevaziliği ve saygısıyla Cumhurbaşkanıyla konuşan, herkesle kucaklaşan Kemal Kılıçdaroğlu’nun yerini daha bencil daha hesapçı daha kendine yontan bir Kılıçdaroğlu aldı. Oysa en zirvedeydi Kılıçdaroğlu Yerel Seçim zaferleri hem de evinin o mütevazi mutfağından verdiği o mesajlarla halkın gözünde daha ayrı bir sevgiyle bakılıyordu. Ekonomik krizin olduğu dönemde gösterişten kaçan Kılıçdaroğlu Z Kuşağının Kemal Dedesi oluvermişti birden. En güvenilir siyasetçiydi, Türk siyasetinde. Ancak Cumhurbaşkanı adaylığı belirleme sürecinde küçük partilerden imzaları toplayıp Meral Akşener’e işine geliyorsa muamelesi yapması bu zamana kadar tanıdığımız Kılıçdaroğlu’ndan çok farklıydı. Aslında Meral Akşener’in masadan kalkması sonra dönmesi çok eleştirilse de bunun temel sebebi kazanma arzusuyla bakıyor olmasıydı insanların. Temelde herkes Kılıçdaroğlu’nu bir şekilde ayıplamış ve bencil tavrı nedeniyle gözden düşmesine neden olmuştu. Meral Akşener’in masa yıkan hareketi kazanma odaklıların tepkisine sebep olsa da Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ı yani CHP’li iki ismi önermesi tamamen bencillikten uzak bir görüntüydü en ağır eleştirenlerin dahi içten içe saygı duymasına sebep olmuştu.
Kılıçdaroğlu kötü bir kampanya dönemi de geçirmedi açıkçası. Çok iddiaları ve çok hareketliydi. Reklamlar, tanıtımlar, mitingler her zamankinden farklıydı ve gayet profesyoneldi. Kırıkkale Mitingi buna bir örnektir, meydanlardaki coşku had safhadaydı. Hitabette Kılıçdaroğlu çok iyi bir sevideydi. Ancak olmadı! Çünkü kararsız seçmende güven problemi vardı. Araştırmalara göre seçim dönemlerinde seçmenin %80’inin tavrı bellidir. %20 ise ya kararsız ya da kaygan seçmendir. Siyaset Bilimine göre Kampanya dönemlerinde yapılması gereken %20 üzerinde çalışmalar yapmaktır. O %20’yi ikna etmektir. Kılıçdaroğlu’nun yıpranmış olması, ilk tur sonuna kadar milli söylemleri daha üst perdeden konuşmaması, kaçak, göçmen ve sığınmacı konusunda çok daha sert söylemlerde bulunmaması o kararsız seçmenin ATA İttifakına yani Ne Kandil Dağı, Ne Domuz Bağı diyen Sinan Oğan’a kaymasına neden oldu ve seçim ikinci tura kaldı. İkinci tur içinse CHP’nin neredeyse hiçbir fikri ön çalışması yoktu. Sanki her şeyin ilk turda biteceği kesindi. 15 günlük süreçte Ümit Özdağ ile yapılan protokol adeta masadaki ortaklarını satmaktı. Kılıçdaroğlu yine güvenirliğini kaybetmişti.
Seçim gecesi büyük hayal kırıklığı vardı. Kılıçdaroğlu’dan artık olmuyor işte, bıraksın söylemleri taa ilk geceden başladı. Saatlerce bekledi insanlar televizyon başında Kılıçdaroğlu’nun veda konuşması yapmasını. O gece veda konuşması yapsa herkes ağlayarak veda edecekti oysa. Bir kahraman olarak uğurlanacaktı. Ancak Kemal Kılıçdaroğlu o gece daha kibirli, daha bencil ve daha acımasızdı. Kırdığı kalplerden bi haberdi sanki. Sabahında başlayan Değişim Hareketine karşı tutumu söylemleri hiç kabul edilebilir değildi. Yıllardır beraber siyaset yaptığı, aday gösterdiği, gurup başkanı, belediye başkanı yaptığı isimlere karşı tavrı her geçen gün sertleşti. O koltuk için değil ülkesi ve partisi için mücadele ediyor gözüken insanın koltuk sevgisi herkesçe en çirkin şekilde görülüyordu artık.
Ve kongre günü…
Kılıçdaroğlu efsanesinin tamamen söndüğü o gün. Hayır seçim kaybetmesi değil. Konuşması, tavırları, kaybettikten sonra dahi vazgeçememesi… Sırtımla hançerle seçime girdim diyerek tüm suçu herkese atıp sıfır özeleştiri yapması. Kemal Kılıçdaroğlu’nun yol arkadaşı olmak kolay değildir diyerek kibrini ortaya dökmesi. İlk turda seçimi kaybetmesine rağmen çekilmeyip ikinci turda daha seçim kazanmaya çalışması. Evet, hem mücadeleciydi, hep inatçıydı, hep vazgeçmeyendi Kılıçdaroğlu ama o heplerin hepsi partisi ve ülkesi içindi. Kendisi olduğunda çok çirkin bir hal almıştı.
Bir varmış bir yokmuş, hırsı, inadı, mücadelesi nedeniyle genel başkan olan Kemal Kılıçdaroğlu aynı sebeplerle Türk Siyaset tarihine veda etti. Pardon zorla veda ettirildi…