Mevlid Kandili nedeniyle mesaj yayımlayan Kırıkkale İl Müftüsü Mustafa Topal, “Kimlik ferdin hem bireysel hem de toplumsal açıdan konumlanmasını tayin etmektedir. Kimlik tanınma/tanımlanma ve ait olma şekliyle iki boyutlu bir tarzda meydana gelmektedir. Birinci boyut, ferdin kendisini toplum ortasında nasıl tarif ettiğiyle ilgiliyken, ikinci boyut ise ferdin kendisinin herhangi bir grupla aidiyetini ortaya koymasını kapsamaktadır. Kimlik bu manasıyla hem ferdî hem de toplumsal bir yapıya sahiptir. Kimlik bireysel varoluşun temel unsurlarından biridir ve aynen bireysel gerçeklik gibi toplumla diyalektik bir bütünlük içinde bulunmaktadır. Kimliğin meydana gelmesi sosyal süreçler neticesinde ikame edilmektedir. Kimlik bir defa meydana geldiğinde toplumsal ilişkiler marifetiyle devam ettirilir, şekillendirilir ve hatta tekrardan bir kalıba sokulabilir. Kimliğin hem ilk ikamesini hem de devamını içeren toplumsal süreçler, sosyal doku tarafından tespit edilir. Kimlik oluşum sürecinde durum böyle olmakla birlikte, bu etkileşim ağının tam tersi istikametinde organizma, ferdî bilinç ve toplumsal yapı etkileşim sürecinde şekillenen kimlikler, içinde var oldukları toplumsal yapı üzerinde, onu sürdürmek, onu değiştirmek ve yerine göre onu yeniden şekillendirmek suretiyle etkin bir durumdadır. Toplumsal alanda yaşanan bu gerçekliğin bir yansıması olarak, toplumlar kendi bünyelerinde bulunan bireylerin kimlik oluşumlarına yön verirken diğer taraftan da o toplumun inşa ettiği bireysel kimlikler toplumsal süreçlerdeki katılımları ve etkinlikleriyle yaşadıkları toplumun kimlik içeriğine etki ederek şekillendirmelerde bulunmaktadır”
“Her kültür ve toplumsal kimlik başkalarından değişik görünmek eğilimindedir. Farklılık şuuru tabiriyle adlandırabileceğimiz bu eğilim, toplumun görünür ve düşünsel bütün pratik yaşam anlayışlarını diğer kültürlerden farklı olmaya, ayrı bir tarz teşekkül etmeye sevk eder. Milli kimlik veya şahsiyet/kişilik diyebileceğimiz bu farklı duruş, düşünme tarzından, giyim şekillerine, davranış kalıplarından, eğitim-öğretim ve eğlenceye varıncaya kadar toplum hayatının hemen her boyutunda ve karesinde kendini etkin bir şekilde hissettirir. Toplumsal yapılar ele alındığında görülmektedir ki milli kimlik veya şahsiyeti/kişiliği meydana getiren bu farklılıklarda mana beraberliği ve tarz birlikteliği bulunmaktadır. Bu birlik ve beraberlik bir toplumsal yapının aynı kültür ve onun din gibi bütün kademelerini aynı hayat anlayışı içerisinde diğer toplumlardan kendilerini ayırt eden bu farklılıkları hayata yansıtmasından ortaya çıkmaktadır. Toplumu tarafından özümsenmiş kültür, hayatın bütün kademelerinde uygulama birlikteliği kurabilmiş, diğer kültürlerden farklılığını gösterebilmiş olandır. Toplumu tarafından içselleştirilmiş sağlam ve güçlü kültür, yaşam sürecinde sürekli olarak karşılaştığı değişimleri, yenilikleri kendi kültürel değer, norm ve inançlarına göre biçimlendirebilen, kendi yaşam tarzına katabilendir”
“Kimliğin oluşum sürecinde kültür ve onun bir bölümünü teşkil eden din büyük önem arz etmektedir. Kültür, din ve kimliği içine alan geniş bir çerçeveyi kapsayan, onlara göre daha genel bir kavramdır. Toplumla birlikte var olan kültür ancak onu meydana getiren insanla birlikte düşünüldüğünde toplumsal bir görünürlük ve yaşanırlık düzeyine çıkabilmektedir. Çünkü birey, toplumsal, kültürel ve dini bir ortamda dünyaya gelir, büyür, şahsiyet ve kimlik sahibi olur. Kimlik, kişilik, benlik ve şahsiyet kavramları birbirlerinin yerine kullanılabilen ve birbirleriyle yakından ilişkili kavramlardır. Kimlik ve kişiliğin farkını ortaya koymak için “kim” ve “nasıl” sorularına verilen cevaplara bakılmalıdır. “Kim” sorusunun cevabı “kimlik” için “nasıl” sorusunun cevabı da “kişilik” için bir tanım ortaya koymaktadır. Kimlik kavramının içeriğinin doldurulması ve inşa edilebilmesi birçok boyutuyla kültürle bağlantılıdır. Kimliğin oluşumunda, bin yıllar boyunca meydana gelerek şekillenen kültürel hafızanın aktarılması ve bunun bilincine varılması önem arz etmektedir. Bu bilince sahip olan bireyler ve toplumlar geçmişini kabullenebilecek ve geleceğiyle yüzleşerek kendi özel kimliğini oluşturabilecektir. Böylece akıp giden bu süreç içerisinde kimlik, kültür ve din diyalektiği temayüz etmektedir”
“Mümin bireyin şahsiyet inşasında aile, toplum ve bu ikisinin hayat anlayışına etki eden Kur’an ve sünnet temelli şekillenen İslam kültürünün çok yönlü etkileri bulunmaktadır. Bunun bu şekilde gerçekleştiğine en güzel örnek toplumsal yapı, aralarında Efendimiz (sas)’in de bulunduğu Asrı Saadet toplumudur. İslam’dan önce Arap yarımadasında, Mekke’de haksızlıkların çok normal görüldüğü, insanlara makam ve paraları ile değer verildiği, kölelerin adam yerine koyulmadığı, kadınların değersizleştirildiği, fakirlerin, yoksulların, kimsesizlerin hor görüldüğü, haksızlıklara uğradıkları bir toplum hayatı yaşanmaktadır. Efendimiz (sas)’in İslam’ı tebliğ ve temsil etmesiyle birlikte O’na gönül veren sahabi efendilerimiz eski yaşam anlayışlarını, adet, gelenek ve göreneklerini Kur’an ve Hz. Peygamber rehberliğinde tedricen düzeltip değiştirerek eski kimliklerini arkalarında bırakıp yeni bir şahsiyet yapısı olarak mümin kimliklerini inşa ettiler. Nitekim Efendimiz’in ahlakı sorulduğunda, Hz. Aişe validemizin “O’nun ahlakı Kur’an’dır” demesi ve Kur’an-ı Kerim’de “Şüphesiz sen yüce bir ahlak üzeresin” buyrularak Hz. Peygamber’in ahlakının övülmesi Müslümanların ve İslam toplumlarının hayatlarında kimlik inşa süreçlerine önemli etkilerde bulunmuştur. “İçinizden Allah’ın lutfuna ve ahret gününe umut bağlayanlar, Allah’ı çokça ananlar için hiç şüphe yok ki, Rasulullah’ta güzel bir örneklik vardır” ayeti kerimesi ve benzer ilahi beyanlar Asrı Saadet’ten günümüze bütün İslam toplumlarında hem bireysel hem de toplumsal kimlik ve şahsiyet oluşumlarında, Kur’an’ın ve Rasulullah’ın yaşam anlayışlarının, rehberliklerinin vazgeçilmez birer kılavuz olmalarına vesile olmuştur. İslam toplumları tarihi süreç içerisinde ne zaman imanlarının gereği olarak bu iki rehbere sarılmışlar ve bireysel ve toplumsal kimliklerinin bu ikisi çerçevesinde inşa etmişlerse huzuru, kaliteyi, gücü, hâkimiyeti vb. dünya ve ahret adına bütün güzelliklere sahip olmuşlardır. Bu iki ilahi rehberden uzaklaştıklarında ise hem bireysel hem de toplumsal açılardan ciddi sıkıntılar yaşamışlardı”
“Bu bağlamda hafta boyunca Diyanet İşleri Başkanlığı’mız ve İl müftülüklerimizin yapacağı farkındalık meydana getirme çerçevesinde programlarımız olacaktır. Kırıkkale Müftülüğü olarak da Efendimiz (sas)’in hayatından ve mesajlarından istifade ederek bireysel ve toplumsal şahsiyet inşa sürecimize olumlu katkılar yapmak üzere 18.09.2024 Çarşamba saat 17:00 de Amir Ateş ilahi grubundan ilahi dinletisi ve 20.09.2024 Cuma saat 17:00 de Kur’an Tilaveti ve konferans programlarımız Nur Camii Konferans salonunda icra edilecektir. Tüm hemşerilerimiz bu programlarımıza davetlidir. Bu duygularla aziz milletimizin ve Alem-i İslam’ın Mevlid gecesini tebrik ediyor, Mevlid-i Nebi’nin birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularımızı pekiştirmeye vesile olmasını Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum” dedi.
Haber: Burak Çalışkan