Doç. Dr. Cevat Rıfat Cündübey, tüp bebek aşaması hakkında bilgiler vererek, "Tüm gebelikler kıymetlidir. Ancak tüp bebek tedavisi zor ve zahmetli bir süreç olup eğer tedavi sonrası bir gebelik oluşmuşsa hem aile hem bu süreci takip eden hekim için bu gebeliğin kıymeti biraz daha fazladır. Takiplerimiz embriyo transferi sonrası yaklaşık 10-12 gün sonra Beta HCG testinin yapılmasıyla başlamaktadır. Beta HCG tesit pozitif gelirse gün aşırı baktığımız testlerle kan değerlerinin düzenli artıp artmadığını takip ediyoruz. Ardından kesenin görülmesi için ultrason kontrolüne çağırıyoruz. Daha sonra da inşallah kalp atışlarını duymayı bekliyoruz" dedi. Gebeliğin ilk 3 aylık dönemdeki en önemli problemlerden bir tanesinin kanama ve lekelenme olduğunu aktaran Doç. Dr. Cündübey, "Kalp atışlarını duyduktan sonraki takiplerimizde ise ilk 3 aylık dönem bizim için daha fazla önem arz etmektedir. Çünkü tüp bebek gebelikleri doğal gebeliklere kıyasla hem embriyo transferi için rahim duvarı hazırlığını hem de bu dönemde kullandığımız ilaçlar dolayısıyla bazı farklılıklar içermektedir. Hastalarımıza transfer sonrasında verdiğimiz ilaçların ne kadar süre kullanılacağı, hangi sıklıkla kullanacağı veya ilaçları ne zaman bırakacağı konusunda bilgi vermekteyiz. İlk 3 aylık dönemde tüm gebeliklerde sık karşılaştığımız problemlerden bir tanesi kanama ve lekelenme problemleri. Tüp bebek hastalarımızda da karşılaştığımız problemlerden bir tanesi bu. Kanama ve lekelenme dikkat edilmesi gereken problemlerden bir tanesi. Çünkü düşük tehdidi olarak değerlendiriyoruz biz bu tabloyu. Ancak hastalarımız böyle durumlarda panik olmaması lazım. Biz; tedavi verdiğimiz hastalarımıza kanama ve lekelenme şikâyeti olduğu dönemlerde hekim ile iletişime geçmesi, kanama yoğunluğuna göre mevcut tedavisindeki ilaçların planlanmasını ve ilaç dozlarının ayarlanmasını sağlıyoruz. Gebeliğin başlangıcında eğer kan sulandırıcı tedaviye başlamışsak bunlara bazen ara veriyoruz, bazen dozlarda değişiklik yapabiliyoruz. Ancak dikkat edilmesi gereken şikâyetlerden önemli bir kısmını oluşturuyor kanama ve lekelenme" ifadelerini kullandı.
"Sürekli yatak istirahati tavsiye etmiyoruz"
Gebelik sürecinde kendilerine istirahat ve beslenme konularında soruların geldiğini ve sürekli yatak istirahatini gebe kadınlara önermediklerinin altını çizen Doç. Dr. Cündübey, "Gebeliğin ilk 3 aylık döneminde karşılaştığımız problemlerden bir tanesi de bulantı şikâyeti. Tüm gebelerde karşılaşıyoruz. Tüp bebek gebeliklerinde de sık karşılaştığımız problemlerden bir tanesini oluşturuyor. Tabii bu dönemde yine kullanabileceği ilaçlar, beslenme ve diyet takviyesi şikâyetlerin azalmasına destek olacaktır diye düşünüyoruz. Tüp bebek hastaları için özel bir beslenme tavsiyesi tabii ki yapıyoruz ancak gebelik ve sonrasında diğer gebelerden bir farklılığı yok. Sağlıklı beslenmesi, bol sıvı alması, temiz ve et ürünlerinin iyi pişmiş olmasını tavsiye ediyoruz. Tüp bebek tedavisi sonrası gebe kalan hastalarımızda da en sık sorulan sorulardan bir tanesi istirahat. Sürekli yatak istirahatini tüm gebeliklerde tavsiye etmediğimiz gibi tüp bebek tedavisi sonrası oluşan gebeliklerde de tavsiye ettiğimiz bir durum değil. Gebelik zaten pıhtılaşmaya yatkınlık oluşturan bir durum. Uzun süre yatak istirahatinin daha riskli bir tablo oluşturacağını biliyoruz. Sadece gebelik takipleri boyunca düşük riski taşıyan ya da erken doğum riski taşıyan hastalarda tavsiye ediyoruz. Tüp bebek hastaları halk arasında ’kıymetli gebelik’ olarak biliniyor. Tabii ki tüm gebelikler gibi bu gebelikler de oldukça kıymetlidir. Doğum şekli açısından biraz da sezaryen doğuma yakın hissediyor hastalar. Ancak tüp bebekle de gebe kalsa hasta, anne ve bebek için hangisi daha uygunsa bu şekilde bir doğum her zaman tavsiye ettiğimiz bit durumdur. Yani tüp bebek ile gebe kalan hastalar normal doğum da yapabilir. Eğer bebeğin pozisyonu uygunsa, annenin çatısı uygunsa normal doğum için herhangi bir problem yoktur" diye konuştu.