DEVLET ADAMI OLARAK SEVİLMEK!
Kadın okuyucularım beni bağışlasınlar...
Bu güne kadar cinsiyet üzerinden asla bir ayırım yapmak düşüncesinde olmadım!
Hatta ve hatta, kadınlarımızın her kademede görev almalarından mutluluk duyduğum gibi başarılarıyla da iftihar ettim. O yüzden aşağıdaki satırları okuyup, beni eleştiri yağmuruna tutmasınlar. Çünkü sözüm onlara değil...
***
Adam olmak, insan olmak çok zor iştir.
Devlet Adamı olmak ise daha da zordur!..
İçinde bulunduğumuz asırda, böyle bir makamda oturabilmek için öncelikle sorumluluk gerekir. Çünkü o makamdaki biri attığı her adımla, söylediği her sözle yönettiği insanların hayatını olumlu ya da, olumsuz etkilediğini unutmamalıdır.
Dinimize göre de; Devlet yöneticileri yanlış yaptıkları takdirde büyük bir vebalin altındadır.
Ancak Dernek bile yönetemeyecek kişiliklerin, Devlet yönetmeye talip olmaları çok komik. Bilgisiz, görgüsüz ve entelektüel bir birikimden uzak kişiler iktidar koltuğuna otursalar da, muktedir olamıyorlar. Aklına geldiği gibi konuşup, eleştirilere kulak tıkıyorlar. Sonra da bir grup yandaşının yalancı alkışları ile moral bulmaya çalışsalar da, duvara toslamaktan kurtulamıyorlar.
***
İşte buna en güzel örnek Amerika´dan, Trump´dan geldi.
Amerikan halkı, belki de Trump gibi bir Başkan ile ilk defa karşılaştı. Trump, Başkanlık koltuğuna oturduğu günden itibaren herkesi şaşırttı. Basın toplantılarında Gazetecileri azarlamaktan ve ırkçı açıklamalardan hiç kaçınmadı. Görevde kaldığı süre içinde halkını neredeyse birbirine düşman etti. Kendisine seçtiği nezaketsiz üslup ile siyasette yol alacağını sandı.
Buna rağmen, Beyaz Saray´daki koltuğuna yeniden oturabileceğini düşündü.
Seçim sürecinde bile üslubunu düzeltmedi, aksine daha da ayrıştırıcı oldu. İnsanlar onun tavırlarından o kadar bıktı ki; sonunda ona karşı birlik oldular. O konuştukça Amerikan Televizyonları “Konuşmacı yanıltıcı bilgi veriyor” diye alt yazı yazdı. Hatta konuşmasını tamamlamasına bile izin vermeyip başka yayına geçti. Sosyal Medya Ağları bile Trump için aynı tavırları sergiledi. Sonuçta Amerikan halkı Trump´a sadece bir dönem dayanabildi.
Aynı dik duruşun, bizim medyamız için de olmasını diliyorum.
Hafta içinde “Damat” Bakan´ın istifası sosyal medyayı salladı. Ama bizim medyamız, Halk Tv, Tele1 Tv, Sözcü Gazetesi, KRT TV, Fox Tv´nin dışında bu istifayı görmezden geldi.
Korkudan duyuramadı.
Allah biliyor ya, Berat beyin sosyal medyayı yıkan istifasından Ankara´da yaşayan bir arkadaşım sayesinde haberim oldu. İstifa metnini okuduğumda cümle düşüklükleri dikkatimi çekti. Kendi kendime “Acaba, Sayın Albayrak´ın Sosyal Medya hesabı siber saldırı sonucu ele mi? geçirildi. Birileri bizimle dalga mı? geçiyor. Yoksa Sayın Bakan böyle cümleler kurmaz” diye düşünmüştüm.
Ama yanılmışım!
Bizzat Cumhurbaşkanının ağzından istifanın kabul edildiği ve yerine yeni atama yapıldığını duyunca şaşkına döndüm. Çünkü, ülkenin ekonomik politikalarını yöneten bir Bakanın Türkçe bilgisi (!) karşısında hayrete düştüm.
***
Biliyorum, bu haftaki yazımı çok uzattım yine...
12 Kasım, yeni harflerle basılan İlk Türk Pullarının 91´nci yıldönümüydü...
Pul deyince, şimdi aklıma gelen bir fıkrayı paylaşmak istiyorum;
Ülkenin birinde zalim bir hükümdar varmış.
Astığı astık, kestiği kestik, kimseyi dinlemeyen...
Onun bu hali ülkedeki herkesi rahatsız ediyor olsa da, kimse ses çıkaramıyormuş.
Bu hükümdar, bir gün vezirlerinden birini çağırmış. Üzerinde kendi fotoğrafının olduğu bir pul bastırılmasını ve bütün mektuplarda bundan böyle kendi fotoğrafını taşıyan pulun kullanılması emrini vermiş.
Pul basılmış, piyasaya sürülmüş...
Ancak kısa süre sonra dalkavuklar tarafından, zalim hükümdara “Hünkarım, sizin pullara zamk sürmemişler. Zarfların üzerine yapışmıyorlar” diye haber uçurulmuş.
Hünkar sinirlenmiş, ilgili Vezirini hemen huzura çağırıp sormuş.
Vezir de, “Hünkarım, pulların arkasına zamk sürdük ama hiç kimse arka yüzüne tükürmüyor. Sorun burada” demiş.
Sevilmek, sayılmak çok önemli dostlar...
Geçtiğimiz hafta, Devletimizin Kurucusu Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk´ü aramızdan ayrılışının 82´nci yıldönümüydü. Gerçek Devlet Adamı, Gerçek Başkomutan ve Gerçek Başöğretmen Atatürk´ü rahmet ve şükran ile andık. Yıllar sonra bile milletin gönlünde yer alabilmek, ne kadar güzel.
Ne Mutlu gönüllerde böyle taht kurabilen liderlere...
Ne Mutlu Türk´üm Diyene!...