Gazetemiz Köşe Yazarlarından Dr. Mehmet Öztürk'ün 'KAYBEDERKEN KAZANMAK!' başlıklı köşe yazısı.
Cumartesi günü oynanan çeyrek final maçı ile milli takımımızın Avrupa Şampiyonası yolculuğu sona erdi. Hollanda milli takımına neticede kaybettik. Evet skor olarak kaybettik ama bu süreçte kazandıklarımız bence kaybettiklerimizden hayli fazla.
Malumunuz milli oyuncumuz Merih Demiral’ın gol sevincini Bozkurt işareti ile paylaşması çeşitli tartışmalara neden oldu. Bozkurdun Türk kültürü açısından önemi, tarihsel geçmişi, ifade ettiği anlam, mitolojik değeri, Atatürk’ün bozkurda verdiği önem gibi çeşitli başlıklar uzun uzadıya tartışıldı. Söz konusu tartışmalar beni çok mutlu eden gelişmeler yaşanmasına neden oldu. Aynı dünya görüşünden olmadığımızı bildiğim birçok arkadaşım, akranım, akrabam bozkurda sahip çıktı. Bozkurdun sadece Türk Milliyetçilerinin değil, Türklüğün simgesi olduğunu, dolayısıyla Türklükle ilgili bir refleks verilmesi gerektiğinde her Türkün bunu bozkurt yaparak verebileceğini ifade etti. Yani bozkurt işareti kamusallaştı.
Bozkurt, oy verdikleri partiler birbirinden farklı olan, hayat tarzları birbiriyle örtüşmeyen, coğrafyamızın kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına kalbi bu ülke için çarpan herkesi buluşturan bir simge haline geldi. Tam da olması gerektiği gibi. Çocuk yaşlardan itibaren gururla bozkurt yapan ve kendisini Türk Milliyetçisi olarak tanımlayan biri olarak benim gibi düşünmeyen ancak bu ülkeyi en az benim kadar seven milyonlarla aynı hissiyatı paylaşmak uzun süre sonra beni çok heyecanlandırdı.
Diğer taraftan ise milli her meselede olduğu gibi Türklük alerjisi olanlar yine kâbus yaşadı. Milletimizin hangi siyasi görüşten olursa olsun, hangi ittifaka yakın durursa dursun sağ elini kaldırıp bozkurt yapması Türk düşmanlarının panik atak geçirmesine, yaz günü sıtma olmuş gibi titremesine, aktüel ifadeyle tripten tribe girmesine neden oldu. Olsun!
Süleyman Çobanoğlu Kök Ekin kitabında diyor ki “……Şimdi anlıyorum ki, kastedilen bu simgene dişler ne pençeler ne ay altında ulurken yayılan heybet ne kahramanlık ne de cesaret. Bunların hepsinden daha fazla bir kurdu kurt yapan şeyler var. Tanrı’dan başka hiçbir şey önünde eğilmeyen başınız olacak. Özgür olacaksınız: O kadar ki, özgürlük sizden alındığında sizden geriye hiçbir şey kalmayacak. Ama tüm bunlara rağmen, kendi “yurdunun” kurduyla ayrılmaz bir topluluk olacaksınız. Duran, akmayı bırakan ve durduğu için kokan/kokuşan her ne varsa sizden ölümüne korkacak. Bir toprak siz üstünüzdesiniz diye yurt, bir dağ, siz doruğundasınız diye dağ olacak.”
Merih, Cenk, Hakan, Arda ve diğerleri onlar o sahadalar diye orası bizim kızıl elmamız oldu. Bozkurt yaptığı için bir Türkü cezalandıran Avrupa ise binlerce Türkün küllerinden doğmasına neden oldu. Yani hep olduğu gibi her şerrin sonu bir hayra vesile oldu. O zaman merak etmeyelim ve bekleyelim ne de olsa “Bozkurtlar dirilecektir.”