Fetö´nün çaldığı bir yaşam!
Bugün 16 Temmuz 2020
İç ve dış destekli kanı bozukların milletin üzerine kurşun sıktığı, sıktırdığı darbe girişiminin fiilen bastırıldığı günün yıl dönümü...
Hani şu elebaşını öve öve bitiremeyen kelli felli kişilerin birden anti fetöcü kimliği ile kamuoyunun önüne çıktığı gün...
Zenginliklerini, kariyerlerini, makamlarını borçlu oldukları, ‘hizmet hareketi´ diye adlandırdıkları örgüte ezelden beridir düşman olduklarını söyleyenlerin fırıldaklıkları apaçık ortada iken yüzlerinde en ufak kızarma dahi belirmemesinin yıl dönümü...
Ancak benim derdim onlarla değil.
Zerre vatan millet sevgisi olmayan adamları tartışmanın bir manası yok.
Öte yandan:
Bugün sizlere Ergenekon ve Balyoz kumpasları ile itibarından olan, hücrelerde çürütülen yüzlerce şerefli subayı,
Ömrünü terörle mücadeleye adayıp, yıllarca dağda kelle koltukta gezip vatanı ve bayrağı için ölümü göze alan ancak bu örgüt tarafından bizzat terörle ilişkilendirilip meslekten atılan yüzlerce askeri de anlatmayacağım.
ÖSYM ve KPSS gibi sınavlarda mağdur edilen milyonlarca genci de hatırlatmayacağım.
Baskı ve suçlamalar ile işinden ve itibarından olan yüzlerce binlerce hakim, yargıç ve avukattan da bahsetmeyceğim.
Darbeci kanı bozuk sözde generali vurup şehit edilen kahraman Astsubay Ömer Halisdemir,
Kendi devletine ait uçak, helikopter ve tanklarla şehit edilen polis ve askerler de değil bu yazının konusu.
Bundan yıllar önce meclis kürsüsünden, ‘Bu hoca dediğiniz bir gün başınıza bela olacak´ diyen Rahmetli Kamer Genç,
Fetullahçıların devlete nasıl sızmaya çalıştığı, dıştan nasıl destek aldığı, ileride nasıl bir tehlike olacağı konusunda yazdığı kitap ve yaptığı açıklamalar ile hedef haline gelen ve 2002 yılında evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucunda öldürülen Necip Hablemitoğlu,
Fetullahçı örgütün milli eğitim alanında yaptıkları ile milyonlarca gencin hayatı ve geleceği ile nasıl oynadığını her çıktığı programda anlatan, Türk tıbbının gelişmesi, aydın bilim insanlarının yetişmesi adına yaptığı sayısız hizmetleri ile gurur kaynağı olan ancak bu örgüt tarafından terörle işbirliği yaptığı yalanı atılıp ömrünün son nefeslerine kadar ciğeri yakılan Prof. Dr. Türkan Saylan,
Ve Genel Kurmay başkanı iken terör örgütü üyesi olmak ile suçlanan İlker Başbuğ´u hatırlatmak değil amacım.
Bu yazının konusu Yarbay Ali Tatar...
5 Aralık 2009´da “Amirallere Suikast” soruşturması kapsamında tutuklanan, 10 gün sonra tahliye edilen, 3 gün sonra hakkında tekrar tutuklama kararı çıkarılan ve tüm bunlara dayanamayarak onur intiharı yapan Yarbay Tatar...
Fetullahçı terör örgütü tarafından hedef haline getirilmesi bir yana terör ile ilişkilendirilmesini kendisine yediremeyen onurlu, şerefli asker Tatar´ı hatırlatmak istedim bugün.
Çünkü 4 sene önce bugün kanı bozuk örgüte karşı olduğunu söyleyip yırtmaya çalışan, hala aramızda gezen bu fırıldaklar yukarıda saydığım vatanını milletini seven, hizmet eden yüzlerce, binlerce kişiye de daha önce terörist suçlamasında bulunmuştu.
Devletimizin ve milletimizin böyle bir günü tekrardan yaşamaması dileğiyle yazımı sonlandırırken Yarbay Tatar´ın intihar etmeden önceki mektubunu paylaşmak istiyorum.
Sevgili Nilü ve canım aile üyelerim...
Tam her şeyden kurtulduk derken sizlerden bir ayrılık durumu daha yaşamak durumundayım.
Bu ayrılık ebedi ayrılıktır.
Eğer öbür dünya varsa... İleride orada buluşuruz.
Ben ailemden kimseye küskün değilim.
Hepinizi çok seviyorum.
Hepinize bir hakkım geçtiyse helal olsun.
Sizin de bana hakkınızı helal edeceğinize eminim.
Dediğim gibi bana sakın kızmayın.
Belki bu süreç altı ay, bir yıl sonra geçecek.
Ancak benim buna dayanacak halim yok.
Öncelikle başınızı öne eğdirecek hiçbir şey yapmadım.
Başınızı dimdik tutun!
Ama ben bu hukuksuzlukla yaşayamam.
Yaşadıklarımı ikinci defa kaldırmam mümkün değil...
O deliğe bir daha dönmektense mezara girmeyi tercih ederim...
Belki benim ölümüm bu durumda olan başkalarının aydınlığa çıkışına bir ışık olur. Boşu boşuna ölmemiş olurum.
Bu şekilde ölmeyi hiç istemezdim.
Buna en çok karşı çıkan bendim.
Şu anda çok duygusal değilim.
Ağlamıyorum.
Yalnız içim buruk ve kırgın.
Bana bu oyunu oynayanlara ve sahip çıkmayanlara kırgınım.
Beni rahmetli babamın yanına gömün.
Karımı ve kızım Gökçen´imi size emanet ediyorum. Kızımı ve karımı yalnız bırakmayacağınızı, bu işin peşini bırakmayacağınızı biliyorum.
Tek tesellim sizleri son bir defa, hep birlikte görmek oldu.
Gökçen´im, canım kızım derslerine çok iyi çalış.
İyi çalış ve önemli yerlere gel ki, benim hesabımı sorabilesin!
Hukuksuzluk sürecine hukuk adına saygı gösterilemez.
Bu şekilde giderseniz ne yönetecek bir ordu, ne yaşayacak bir cumhuriyet, ne de bir ülke bulamayacaksınız.
Şunu bilin ki, en küçük suçu ve günahı olmayan ben, bu yapılan hukuksuzluğa isyan ve bu karanlığa bir nebze ışık olabilmek için hayatıma son veriyorum.