DAYINA SELAM!..
Ne var bunda,
Herkes adam insan gibi kurala-kaideye uysun ceza-meza yemesin, diyebilirsiniz,
Haklısınız da!..
Fakat,
Karşınızda ki makine!..
Abiden anlamıyor,
Abladan anlamıyor,
Hastam vardı,
Kafam daldı,
Sarı yanıyordu,
Yeşilde geçtiydim lafını bilmiyor,
Çünkü dilimizden anlamıyor.
İki dakika şurda bekledim, üstelik başında duruyordum abi diyemiyorsunuz, şak çekiyor resminizi, dayına selam söyle!..
At nalı gibi kocaman yazmış ortalama yüz on ile gelen adama azami sürat yetmiş diye…
Yanında ev yok,
Okul yok,
Yaya kaldırımı,
İnsan güzergahı,
Hatta
Hayvan güzergahı bile yok,
Üstelik
Mesafe dar, düş düşebilirsen, ki, genelinin düşmesi imkansız,
Gene dayına selam söyle!..
Azami sürat yetmiş iken otuza düş diyor,
Elli iken yirmiye düş diyor,
Yüz on iken yetmişe,
Hatta atmışa da düş diyor.
Birinden kurtuluyor,
Farkında değilsen diğerine kesin yakalanıyorsun,
Sonuç;
Dayına selam söyle!..
En başın da söylemiştim,
Yine söylüyorum.
Tüik’in rakamlarıyla yüzde seksen altı,
Gayri resmi rakamlara göre yüzde yüz ellinin çok üstünde olan ekonomi ile hayatta kalmaya çalışan yurdum insanına atılabilecek en büyük kazıktı ışıklı denetim uygulaması, ki, bunun adı denetim yada uygulama değil, direk vatandaşın cebine göz koymadır, o kazıkta katmerlenerek atıldı güzel yurdumun güzel insanına, hayırlı olsun!..
Bir söz vardır hani;
“kendi düşen ağlamaz!”
Bir meslektaşım amansız savunucusuydu bu durumun, “kör mü önüne baksın, kurala-kaideye uysun herkes” diyordu.
Üç günde iki ayrı yerden ceza yemiş, vay bana ne oldu diye ağlıyor!..
Kimin ne kazandığını bilmem bu durumdan,
Yirmi yıldır kazıklanan şehrimin üzerine bir tüy dikilmeliydi,
Işıklı denetim sistemi ile Kırıkkalenin üzerine, o bir tek tüy de dikildi,
Ve
Kaybeden Kırıkkale insanı oldu,
Bundan eminim.