VALİYİ SEVİYORSANIZ YAPMAYIN

 

Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin Koca´nın tabirine göre salgında birinci dalganın, ikinci pik dönemini yaşıyoruz. Bana göre ise gerek devlet idaresinin gerekse halkın “kontrollü normalleşme” adı altında rehavetinin bedelini ödüyoruz.

Adı her ne olursa olsun, salgın Türkiye´de aldı başını gidiyor. Kırıkkale özeline baktığımızda da durum Türkiye genelinden farksız değil. İlk pik olarak adlandırılan dönemde Kırıkkale fazla sıkıntı yaşamamış ve yüksek pozitif vakalarla karşılaşmamıştı. Ancak bu dönemde ise ilk pikin aksine olabildiğine fazla pozitif vaka, olabildiğine fazla vefat haberi alıyoruz. Test sonucu pozitif çıkan kişilerle gerçekleştirdiğimiz görüşmelerde ise salgının rehavetten, umursamazlıktan, kontrolsüzlükten, tedbirsizlikten aşırı derecede nemalandığını gözlemliyoruz.

Hükümet her ilde salgın kurulları oluşturdu, kurulların başına ise il valilerini görevlendirdi. Yani hükümet bütün sorumluluğu valilere yükledi. Görev yaptığı illerde pozitif vaka oranı artıyorsa bu il valisinin hanesine eksi puan yazıyor. Şayet durum kontrol altında götürülüyorsa il valisinin hanesine artı ekleniyor.

Hani çok sevdiğimiz, kararname yayınlandığında ilimizde kaldığı için çok sevindiğimiz Kırıkkale Valimiz Yunus Sezer var ya, işte onun kariyeri aslında her birimizin elinde. Benim bildiğim Kırıkkale insanı vefasız değildir, benim bildiğim Kırıkkale insanı hayırsız değildir. Ailesine, dostlarına, akrabalarına, sevdiklerine zarar vermez, benim bildiğim Kırıkkale insanı!

İyi de o zaman bu rehavet, bu umursamazlık, bu boş vermişlik, bu tedbirsizliğin sebebi ne? Madem ailemizi seviyoruz, bu hastalığa yakalanıp onlara bulaştırmaktan korkmuyor muyuz? Madem akrabalarımızı, dostlarımızı seviyoruz bu hastalığa önce kendimiz yakalanıp ardından onlara bulaştırmaktan çekinmiyor muyuz? Madem tarihte görmediğimiz başarıları olan Valimiz Yunus Sezer´i seviyoruz, salgının artmasını sağlayıp onun kariyerine zarar vermekten neden imtina etmiyoruz?

Hani şu yıllardır her siyasetçinin söz verip yapmadığı Şehitler Anıtını bir abide olarak yükseltip kısa sürede yapan Valimiz. Hani şu yıllardır türküsünü söylediğimiz rivayete göre 5000´in üzerinde türküsü olan Dinek Dağına padok alanı yapan valimiz. Hani şu 40 yıldır herkesin dilinde olan ama bir kazma vurulmayan Yeşil Vadi projesinde ilk adımı atan, hani macera adasını, oba köyünü faaliyete geçiren valimiz. Hani daha 3 yıl önce hiç kıymetini bilmediğimiz, bugün milli piyango biletlerine fotoğrafı basılan, yarışma programlarına konu olan Çeşnigir Kanyonunu cazibe merkezi haline getiren, hani bütün siyasetçilerden umut kesmişken bütün umutlarımızı bağladığımız Valimiz Yunus Sezer var ya! Hah işte onun bu çabalarına, onun bu azmine karşılık bu kadar umursamaz nasıl olabiliyoruz? Günah değil mi böylesine çalışkan bir adamın hakkına girmek?

Bugün Eyüp Sabri Tuncer markası Kırıkkale´de büyük bir yatırım planlıyor. Öyle 50-100 kişinin istihdam edileceği bir yatırımdan bahsetmiyorum, çok daha büyüğü, çok daha fazla insanın ekmek yiyeceği bir yatırım.

Bugün Roket San ilimizde 22 bin dönüm arazi üzerinde büyük bir yatırım için temel atma seviyesine geldi. Al sana bir MKE daha, al sana bir Tüpraş daha.

Bugün savunma sanayinde faaliyet gösteren 4 tane ayrı ayrı yatırımcı Kırıkkale´de yatırım planlıyor. Şuan durum, yer tahsisi aşamasında. Her birinde binlerce insan çalışacak.

Bugün yabancı ortakları bulunan 2 ayrı tekstil firması Kırıkkale Organize Sanayi Bölgesinde fabrika yapmayı planlıyorlar. En az 1000 kişinin istihdam edileceği iki ayrı fabrika.

Toplamında 10.000 kişinin istihdam edilmesi ne demek Kırıkkale´de? İşsizliğin yerle bir edilmesi demek, Yaşam kalitesinin artması demek, en az 30.000 kişinin kursağından geçecek ekmek demek. Bu 30.000 kişinin çarşıda daha rahat alışveriş yapması demek. Eğitimin artması, boşanma sayılarının düşmesi, uyuşturucu kullanımının azalması, kadına ve çocuğa şiddetin yok olması, asayiş olaylarının azalması, esnafın güçlenmesi demek.

Kendiliğinden olmuyor elbette bunlar. Kırıkkale´nin en ufak faydasına olacağını düşündüğü en küçük bir fırsatı dahi kaçırmayan valimiz sayesinde oluyor. Siyasetçiler bir dahaki dönem adaylıklarını nasıl kurtaracağım hesabı yaparak bakanların, müsteşarların, peşinde koşarken, valimiz gidip şehre bir tuğlayı daha fazla nasıl koyabiliriz hesabı yapıyor.

Şimdi gelin bir daha düşünün. Zorunlu olan alanlarda maskeyi takıp, zorunlu olmayan yerde maskeyi yere atan abilerime söylüyorum. Bende bir şey yok diyerek, karşısındakini sorgulamadan sarılan kardeşime söylüyorum. Adam nasıl olsa bu hastalığa hepimiz yakalanacağız rahatlığı ile düğünde, bayramda insanlarla dip dibe oturup, halay çeken göbek atan ablalarıma söylüyorum. Ölümün soğuk yüzü ile bir kez olsun karşılaşmayıp ta ölümden öte köy yok cesaretinde(!) olan çakma delikanlıya söylüyorum. Kendisine elini uzatana ayıp olur diyerek karşılık veren mahcup amcalarıma söylüyorum. Kısacası bu hastalığı hafife alan, bu hastalığa karşı rehavete kapılan. Bu hastalığa karşı tedbirsiz davranan herkese söylüyorum. Bu korona öyle seni yakaladığı ile bıraksa valla bir şey söylemem ama annene, babana, karına, kardeşlerine, çocuğuna bulaşıyor. Biraz bağışıklık sistemi zayıf olan varsa onu da alıp götürüyor. İçinizde bir katil hissediyorsanız, ailenizden birilerinin ölümünden etkilenmeyeceğinizi düşünüyorsanız elbette dilediğiniz gibi davranabilirsiniz. Hiçbir şey olmasa bile, hastalığı hepiniz atlatacak olsanız bile binlerce kişiyi ekmek sahibi yapacak olan bir adamın hakkını yemekten korkmuyorsanız, yine istediğiniz gibi davranabilirsiniz.