Gazetemiz Köşe Yazarı Çağlar Atmaca'nın 'Pevrul Kavlak’a veda…' adlı köşe yazısı...

Kırıkkale’nin Keskin ilçesinin Kavlak Köyü’nden;

Pevrul Kavlak…

Doğup büyüdüğü Kavlak Mahallesi’nde,

Belki de ilk namazını kıldığı Kavlak Camisi’nden ebediyete uğurlandı…

Camiası, hemşehrileri, ailesi ve sevenleri onu Kavlak Camisi’nden uğurladı,

Ancak o, vedasını çoktan yapmıştı bile…

Bütün soğuk kanlılığıyla,

Bütün vakurluğuyla planlamıştı vedasının her bir anını…

İlk vedası Genel Başkanlığa oldu Pevrul Kavlak’ın,

Muhtemelen, vefatından sonra ikilik çıkmasın diye; genel başkanlığı devretti, dava arkadaşı Uysal Altundağ’a…

Vefatından sonra yayınlanan videosunda kendisinin de söylediği gibi; Genel Başkanlık, Başbakanlık hatta Padişahlık bile gelip geçiciydi onun için.

Ölene kadar esiri olmadı makamının, benden sonra ne olacaksa olsun demedi hiç…

Sonraki vedasını işçi kardeşlerine, ömrünü mücadelesine adadığı metal işçilerine yaptı;

Vefatından hemen sonra yayınlanan bir veda videosu ile…

“Metalin fedakâr emekçileri, dostlarım; sizi önce Allah’a sonra sendikanıza emanet ediyorum. Allahaısmarladık…” notuyla;

“Benim adım Pevrul Kavlak, ben bir eşim, bir babayım, bir emekçiyim… Sizin çalıştığınız tezgahlardan, ekmeğinizi bölüştüğünüz sofralardan, sizin sevinçlerinizin, hüzünlerinizin, kavgalarınızın, sevdalarınızın arasından geldim buraya. Hayat, kısa bir yolculuk, şairin dediği gibi sonumuzun bir namazlık saltanat olduğunu bilerek geldim karşınıza… Onun için ismimizin başındaki unvanların, makamların, mevkilerin hiçbir önemi yok. Genel Başkanlık da, Başbakanlık da, Padişahlık da gelip geçer. Geriye sadece yaptıklarımız kalır. Geriye kalan sadece hoş bir sedadır bu kubbede. Bir emekçinin haklarını almak için verilen kavgadan, ona ailesiyle birlikte mutlu, huzurlu bir yaşam kurmak için çabalamaktan ve çocuklarını hayata karşı daha güçlü, daha dirençli büyütmeleri için verdiğimiz katkıdan daha fazla ne bırakabiliriz ki geriye. Onurla kazanılmış bir ekmeğin mutluluğundan, bir hak mücadelesini kazanmış olmanın gururundan, Allah razı olsun demek için uzatılmış bir eli sıkmanın şerefinden başka ne bırakabiliriz ki dünyaya? İşte bu yüzden içinizden biri olarak konuşuyorum sizlerle…” sözleriyle veda etti, ömrünü feda ettiği işçi kardeşlerine…

Ve son vedası, Kırıkkale’sine oldu Pevrul Kavlak’ın…

İşçi kardeşlerine ettiği veda sözlerinde bahsettiği gibi sıfatların, makamların, mevkilerin her birini bırakarak geldi Kırıkkale’sine…

Doğduğu eve, büyüdüğü mahalleye, belki de ilk namaz kıldığı Cami bahçesine Kırıkkaleli Pevrul Kavlak olarak geldi, bir daha hiç ayrılmayacağı toprağına…

Bütün liderlerin katılabileceği Kocatepe Camisi’nde kocaman bir protokol cenaze töreni istemedi.

O, Pevrul Kavlak olduğu yere Pevrul Kavlak olarak dönmek istedi sadece…

Her şeyin başladığı yere, her şeyi bırakarak geldi…

Pevrul Kavlak’ı, genel başkan olarak tanıyanların değil,

‘Bizim Pevrul’ diyenlerin duasına, helalliğine bıraktı kendisini…

Hiç ayrılmadığı ama hasret dolu bir sevgiydi onun Kırıkkale sevgisi…

Kırıkkalespor ile gidermeye çalıştı kimi zaman hasretini,

Kimi zamansa sessiz sade bir şekilde gizli gizli gelip sokaklarını dolaşarak dindirdi hasretini…

Binlerce hemşehrisini iş sahibi yaptı, onlarca hemşehrisini sendikada kritik mevkilere getirdi. Yol arkadaşlarını da dava arkadaşlarını da hep hemşehrilerinden seçti.

O Kırıkkale’sini aslında hiç terk etmedi…

Şimdi ona Kırıkkale için büyük bir değerdi demek, onu büyüklüğünün yanında küçümsemek gibi geliyor bana…

O Kırıkkale için de, Türk Metal Sendikası için de, Türkiye’de, Avrupa’da hatta ve hatta dünyanın herhangi bir yerinde çalışan metal işçisi içinde, Türkiye için de çok büyük bir değerdi.

Onu metal işçilerinin, hemşehrilerinin on binlercesi bir araya gelerek uğurladı,

Hakkınızı helal eder misiniz? Sorusuna,

Estağfurullah cevabı vererek…