BİZİM BAKKAL İBO!..

Konunun uzmanı diyor ki;

“sen ne kadar konuşursan konuş, ne anlatırsan anlat, tüm anlattığın karşındakinin anladığı kadardır”

Doğru!..

Hicvedersin,

Teşbih yaparsın,

Darb-ı mesele getirip hikayeyi birbirine bağlamaya çalışır anlatırsın,

Hatta

Bilal´e anlatır gibi anlatırsın üstelik,

Ancak,

Anladığı kadardır kaşındakinin anlattıkların.

Ki,

Sonra da başlarsın,

Yanlış anlaşıldım demeye,

İstemediğin halde özür neyim dilemeye…

Ne adına?

Hatır-gönül elbette!..

Bir adama “Eşşek” gibi adamsın dediğinde kavga hazırdır malum!..

Aynı adama,

Şey; özür dilerim yanlış anlaşıldım “Aslansın” dediğinde durum değişir ya hani;

Tam da öyle işte.

Özünde,

Bir yerin iyisine sahip çıkmak,

Onu kendinle özdeşleştirmek ne kadar hakkı ise insanın,

 Muhatabın da “ama sizde şu da var” deme hakkı vardır kötüyü örnekleyerek.

Aslolan iyisi ile kötüsü ile “bizim” diyebilmek her ne varsa memlekette canlı yada cansız…

Misal;

Rahmetli Süleyman Köstekli bir programda anlatıyor Kırıkkale´nin güzel insanlarını, bakın diyor; bizler, yani Kırıkkaleliler olarak üretici, sanatkar emekçi, vefakar insanlarız.  Hacı Taşan´ın, Rahmi Pehlivanlı´nın ismini güzel sanatlar lisesinin resim ve müzik bölümlerine vererek yaşatıyoruz örneğin!!!

Dediği doğruydu ancak,

Kendine maal etmeye çalıştığı şeyin mimarı bendim. Gerçekte rahmetli ile birbirimizden hiç hazzetmezdik. Hacı Taşan ve Rahmi Pehlivanlı´nın isimlerini güzel sanatlara verip yaşattığımızla övünüyordu ama güzel sanatların Kırıkkaleye açılmasında ve resim ve müzik bölümlerinin isimlerinin o şekilde konmasında ki benim emeğimden bahsetmiyordu, onun için ben kötüydüm!  (Kurucu müdürümüz Turan Aşık öldü ama Nazım Canpolat, Ahmet Özer, Mehmet Yılmaz, eski milli eğitim müdürü Veli Korkmaz tanıktır)

Bu nedenle kırgın mıyım?

Hayır!..

Önemli olan okulun gelmesi, çocuklarımızın hak ettiğini evlerinin önünde bulmasıydı, buldu...

İnternetten AKP´nin oy kaybına vurgu yaparak, gide gide AKP (Şu anki ANAP genel Başkanı İbrahim Çelebi´yi kastederek)  “bizim Bakkal İbo´ya” kalacak diye bir paylaşım yapmıştım facebook hesabımdan, bir çok arkadaşım telefonla arayarak nasıl İbrahim beye bizim dememe rağmen “Bakkal İbo” şeklinde hitap edersin deyip eleştirdiler…

Aşağılama yok.

Küfür, hakaret, öteleme iteleme yok, sadece hiciv vardı, anlatamamışız demek ki, kızdılar bana, kem-küm desem de hatıra binaen  kaldırdım paylaşımı…

Halbuki;

Bu memlekette altı kere gidip yedi kere gelerek başbakanlık yapmış yetmemiş, bir kez de Cumhur başkanlığı yapmış Çoban Sülo vardı. (sülü değil)

Üstelik kendisine “Sülo” denmesinden de müthiş keyif alırdı, çünkü okul bitip hayata atılıncaya kadar İslam köyde harbi harbi Çobanlık yapmış adamdı tıpkı bizimkinin “bakkallık” yaptığı gibi.

Yani demem o ki,

Anlatan,

Hicveden,

Muhatabının anlağının sınırını bilerek değinmeli anlatmak istediği konulara…

Ve

Muhatap da  yörenin iyisine arka çıkıp sahipleniyorsa,  kötüsünün de onun olduğunu ve ne kadar aslını inkar etse yada anlamasa da  bir gün her şeyin  aslına rücu edeceğini bilmeli…

NOT: benim tanıdığım İbrahim Çelebi paylaşımımı görseydi eminim gülerek “ benim işim başımdan aşkın o işe de  Ünsal Koçak, Ali Keskin yada sen bakarsın artık abi” derdi.