Çay ocağında oturup faturaları nasıl ödeyeceğinizi veya borcun üstesinden nasıl geleceğinizi düşünürken biri size tokalaşmak için elini uzatıp, kendini tanıtmaya çalışabilir.
Siz bir dükkânda bir ürünü en ucuza alabilmek için üç kuruşun pazarlığını yaparken kalabalık bir gurup içeri girip, “hayırlı işler” dedikten sonra kim olduğunu anlatmaya çalışabilir.
Pazarda siz en ucuzunu nereden alabilirim telaşıyla tezgah tezgah gezerken birisi yanınıza sokulup ben şuyum buyum diye kendini anlatmaya başlayabilir.
Sosyal medya da kim ne yapmış merakı içinde gezinirken de birden bire karşınıza çıkarlar. Şunu yapmak için en iyisi benim iddiası ile kendilerini gösterirler.
Akşam vakti apartmana girmek için anahtarı çıkardığınızda kapının üzerine bırakılmış bir topar kağıtta aynı sükseli duruşlarıyla sizi karşıladıklarını görürürsünüz.
Yolda aracınızla ilerlerken, kimi zaman ışıklı panolarda, kimi zaman bilbordlarda en güzel fotoğraflarıyla size doğru bakışlarını salarlar…
Hatta gazetenizi elinize alıp okurken sayfaların her birisinde onlardan birisini sükseli beyanatların arasında görebilirsiniz.
Yeter mi?
Yetmez!
O güne kadar sizin hakkınızda hiçbir şey bilmemelerine rağmen, birden bire sizi en iyi hatırlayan olurlar. Bunun için “Hayırlı Cumalar” mesajı olup telefonunuzda gösterirler kendilerini.
Bir bahane bulurlar, sanki düğünlerinden cenazelerinden sizi haberdar etmişler gibi, mutluluklarını ve hüzünlerini bugüne kadar sizle paylaşmışlar gibi, şuraya gidiyorum, açıklama yapıyorum diye SMS mesajları ile gelirler telefonlarınıza
Onlar her yerdeler…
Sizin dönüp onlara bir şey söyleme imkânınız yoktur. Onlar sürekli karşınıza çıkarlar ama sizin karşılarına çıkmanıza razı değillerdir. Tıpkı bunlardan öncekiler gibi…
Gazetelerde, pazarda, dükkânda, çay ocağında, televizyonda, sosyal medyada, cadde de, sokakta, kaldırımda, hatta apartmanın giriş kapısında, telefon mesajlarında, bilbordlarda, reklam panolarında… Dur durak bilmeyen kendilerini gösterme tanıtma, kendilerinden varlıklarından haberdar etme telaşındalar…
Ama bir yerde yoklar…
Gönüllerde…
Hele birisi var…
Her yerde kendi fotoğrafını kullanıp, devletin kurumlarının yaptığı işlere kendi yapmış gibi sahip çıkıp sonra sizler beğenmeyince o sükseli fotolu bilbord reklam panosu paylaşımlarını hızla kaldıran birisi…
O öyle yapmadı mı?
On yıl boyunca sizi hiç görmedi, görmek için caddeye sokağa çıkmadı. Hatta sizinle yüz yüze gelmemek için şehrin hiçbir yerinde var olmadı.
Ne dediyseniz duymadı!
Ne yaşadıysanız haberi yokmuş gibi davrandı.
Ne size değer verdi ne de sizin değerlerinize…
O’nu asla unutmayın.
Unutmadığınız zaman bugün, ben buyum diyenlerinde akıbetinin aynı olacağını görebilirsiniz.