Siyaset öyle berbat bir şey ki, sizin unuttuklarınızı bile hatırlatır.
Geçmişte yaşadığınız unuttuğunuz üzerinden yıllar geçen konular bile önünüze gelir.
Bu yüzden siyasete bulaşacaksanız bu konuda çok çok dikkatli olmak zorundasınız. Geçmişinizi temizleyememişseniz, gelecek adına siyasette yer almamalısınız.
Yer alacaksanız, vermeniz gereken cevapları hazır etmelisiniz.
Meşhur bir örnektir;
Adamın birisi genelevde çalışan bir kadına âşık olur. Aşkı o kadar büyüktür ki kadınla evlenir ücra bir kasabaya yerleşir. Herkesten uzak yaşamaya başlarlar.
Mutlu huzurlu bir evlilikleri vardır.
Çocuk sahibi de olmuşlardır üstelik.
Aradan geçen onca zaman süresince kasaba halkı tarafından sevilir, sayılır.
Saygınlığı öyle artar ki, belediye başkanlığı seçimlerinde bir isim üstünde anlaşamayan ahali, gelip bu adamın kapısına dayanır: “illa sen aday ol” derler.
Adamın gönlünde yoktur. Önceleri reddeder ancak ısrarlar artınca dayanamaz yapılan teklifi peki diye kabul eder.
Eve gelen gidenlerin haddi hesabı yoktur.
Adamın bu kararı kasabalıyı oldukça memnun etmiştir. Artık kesinlikle belediye başkanı olacak kişidir. Neredeyse zafer yemekleri yenmeye başlanmıştır.
Bir gün yine ev tıka basa dolu misafirler kalabalık… Çocukları sokakta oynasınlar diye gönderirler. Aradan çok zaman geçmeden oğlu ağlayarak gelir.
Adam ısrarla sorar;
-Ne oldu oğlum?.. Niye ağlıyorsun?
Çocuk içini derin derin çekerek, “Benim annem genelev kadınıymış, çocuklar öyle dedi” deyince
Adam çaresiz dizini döverek;
-Ya bu kadını almayacaktın, ya bu siyasete dalmayacaktın.
Kıssadan hisse…
Siyaset sizin unuttuklarınızı aklınıza bile getirmediklerinizi ahalinin aklına öteki siyasetçilerin düşürdüğü bir seyirdir.
…
Siyaset kirli bir iştir. Aynı zamanda yapmadıklarınızı yapmış gibi anlatan başka siyasetçileri de görmeye hazır olmalısınız. Dedikodudan, iftiraya kadar her yolu kendine siyaseten açık sayanlarda vardır.
Hatta bunun için her yanı kirli “hedefe giden yolda her şey mubahtır” sahtekârlığını bile savunanlara rastlayabilirsiniz.
Siyasetin kendisi bu kadar kirli iken, siyasetin seçim sürecinin kirletilmesi ise halkta bıkkınlığa ve “Hangisi düzgün ki” güvensizliğine sürükler.
Bu süreçlerin benzerleri geçmişte yaşandı. Bu yüzden halk bugün açık net olarak “Şehir mi bıraktılar da adaylık düşünüyorlar” çıkışını rahat rahat yapabiliyor.
Siyasetçi kendini ne kadar dev aynasında görürse görsün, halkın nezdinde ki itibarı maalesef çok düşük seviyede. Halkın güvensizliği de öyle…
Bu seçim süreci bunu değiştirmek için bir fırsat olabilir. Siyasi partilerin adayları ile birlikte yürütecekleri kampanya ve söylemler bunu belirleyecek.
Belki iyi bir fırsat olup halk nezdinde yeniden itibar kazanmaya başlayacak,
Belki de iyice itibarsızlaşacak…