İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, HaberTürk ekranlarında Faruk Aksoy’un gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
“İYİ Parti’nin kuruluş gerekçeleri geçerliliğini sürdürüyor”
Genel Başkan seçilmesi ardından partide nelerin değişeceği sorulan Dervişoğlu, “Ben sadece bir makam teslim almadım. İYİ Parti’nin değerler manzumesini bütünüyle teslim aldım. Dünden bugüne kuruluş felsefesini teslim aldım. Doğru bir yönetim anlayışıyla bütün bunları zafer burçlarına taşıma iradesini üstlendim. Siyasi partileri millet kurar, millet yaşatır. Siyasi partilerin düşünceleri vardır, felsefeleri vardır, kuruluş gerekçeleri vardır. İYİ Parti’nin kuruluş gerekçeleri artan bir biçimde geçerliliğini sürdürüyor. İYİ Parti kurulduğunda Türkiye’nin çok ciddi ekonomik problemleri vardı, bugün o problemler katlandı. Türkiye’nin çok ciddi beka problemi vardı. O problemler katlandı. Türkiye’de gençler geleceklerinden umutlarını yitirmişti. O problem de artan bir biçimde kendisini hissettiriyor. Gençlerimiz vize kuyruklarında kendilerine istikbal arıyor. Çiftçimizin hali perişandı. Toprağa düşürdükleri terin karşılığını alamıyorlardı. Bütün bu problemler devam ediyor. Kadınlarımızın, emeklilerimizin problemleri vardı. Bu problemler bugün misliyle kendini hissettiriyor. İYİ Parti’nin kuruluş gerekçelerinden eksilmiş bir şey yoksa, o siyasi partinin kendi varlığını sürdürebilme adına mücadele etmesi gerekir. Siyasi partiler dünden ders çıkarıp, bugünün koşullarına uygun politikalar üretip yarınlara tanzim etmeli. Ben böyle bir sorumluluğu üstlendim. Üstesinden geleceğime de yürekten inanıyorum.” dedi.
İYİ Parti’de yaşanan ayrılıklar
İYİ Parti’de yaşanan ayrılıklara dair Dervişoğlu, “Bunlar normal. Çünkü partinin kuruluş aşamasından itibaren siyaseten beklentimize tam olarak karşılık bulabildiğimiz kanaatinde değilim. İYİ Parti dalgalı siyasi bir atmosferden, son yerel seçimleri de işin içine dahil edersek istediği gibi çıkamadı. Böyle bir durumda beklentilerine karşılık bulamayan bazı arkadaşlarımızın, başka siyasi alanlarda kendilerine istikbal aramaları kadar doğal bir şey yok. Ancak İYİ Parti’nin kuruluş gerekçelerini doğru anlayan arkadaşlarımızla bu yolculuğu sürdürmemiz lazım. Çünkü İYİ Parti ‘şahsım’ diyenlerin partisi değil. İYİ Parti, ‘ülkem ve milletim’ diyenlerin partisi. Partimizden ayrılan hiç kimseyle alakalı olarak olumsuz bir şey söylemedik. Ancak İYİ Parti’ye yönelik bir takım siyasi mühendislik hesapları yaparak İYİ Parti’ye zarar vermeyi düşünenler varsa, buradan açık ve net olarak sükut-u hayale uğrayacaklarını ifade edebilirim. İYİ Parti’nin güçlü, tecrübeli ve imanlı kadroları var. Bu kadroların ülke yönetimine talip bir irade sergilemek suretiyle bu yolculuğu millet için yapacaklarına inanıyorum.“şeklinde konuştu.
“Hepsine kapımız açık”
Genel Başkan seçilmesinden sonra ayrılan isimlere yönelik ‘geri dönün’ çağrısı yaptığını hatırlatan Dervişoğlu, “Yavuz Ağıralioğlu’nu da, diğer arkadaşları da tanıyorum. O insanlarla hayata bakışımız, Türkiye’ye bakışımız, Türkiye ile ilgili gelecek vizyonumuz çok farklı değil. Ayrıldıkları dönemde, yönetim anlayışından kaynaklanan sorunlara bağlı olarak bizden hukuki bağlarını kopardılar. Bizden hukuki bağlarını koparan arkadaşlarımızın, İYİ Parti’nin programıyla çelişen aykırılıkları olduğu kanaatinde değilim. Bu vesileyle tekrar söylemiş olayım; hepsine kapımız açık ama kendilerine bir siyasi parti kurma çalışmasında bulunan arkadaşlara ‘parti kurmayın’ söylemini onlar açısından uygun bulmuyoruz. Böyle bir şey nezaketen uygun değil ama sadece kapımızın değil, gönüllerimizin de ardına kadar açık olduğunu her fırsatta dile getiriyorum. Sadece şöyle bir kırmızı çizgim var; İYİ Parti’ye zarar vermek için, işi eleştiri boyutundan çıkarıp hakarete vardıran arkadaşlara karşı mesafemi korurum. Benim adım Müsavat. Onun içindeki hak ve eşitlik arayışından asla vazgeçmem. Soyadım da Dervişoğlu. Derviş gibi sabırlı davranmak mecburiyetindeyim.” ifadesini kullandı.
“Türkiye’nin siyasi merkeze ihtiyacı var”
“Türkiye’de merkez sağ ihtiyacı var. Siz de öyle düşünüyor musunuz?” sorusuna “Elbette böyle düşünüyorum.” diye karşılık veren Dervişoğlu, “Türkiye’nin siyasi merkeze ihtiyacı var. Bu siyasi merkez Türkiye’nin sosyal merkezinin izdüşümünden siyasete yansımış bir merkez olma özelliği taşımalı. Milleti millet yapan değerlerin de bütününü kapsamalı. Çok partili demokratik hayata geçtiğimiz günden itibaren, siyasetin merkezi oluşmadan sağının ve solunun oluşturulmasına yönelik siyasi ve sosyolojik hamleler yapılmıştır. Eğer merkeziniz yoksa oranın sağı ya da solu nasıl olsun? Ama Türkiye’de merkez yokken, merkez sağ ve merkez sol tanımlaması yapılmış. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu aslında siyasi merkezinde kendisidir. Milletin vicdanının merkezi olanların kurduğu bir yapı siyasetin merkezinde de kendini konumlandırabilir. Merkeze parti ikame edebilmek için Türkiye’de neler yaşandığına bakmak gerek. Türkiye’de siyasetin merkezini boşaltan adımlar genellikle darbeler ve darbe teşebbüsleri ile gerçekleşti. Yeni partiler boşalan siyasi merkeze sistem tarafından ikame edildi. Bu yönüyle baktığınızda İYİ Parti; kendi oturacağı merkezi, verdiği demokrasi mücadelesi ile boşaltmış ve oraya parti ikame etmiş tek siyasi teşekküldür. İYİ Parti’ye siyaseten konum aramak da yanlış olur. İYİ Parti milletin bütün değerlerini kucaklayıp, siyaset sahnesine taşıma özelliği ile temayüze etmiştir. Ama ne hazindir ki, siyasi partiler milletin ortak değerlerini inhisarlarına alma çalışması içinde. Mesela muhafazakarlık Adalet ve Kalkınma Partisi ile tanımlanır. Milliyetçilik, Milliyetçi Hakaret Partisi ile tanımlanır. Laiklik, Cumhuriyetçilik ve Atatürkçülük; Cumhuriyet Halk Partisi ile tanımlanır. Oysa bunlar partilerin inhisarına terk edilmeyecek kadar önemli değerler. Bu değerlerin bütününün millete ait olduğunu düşünerek, toptancı bir tarih şuuruyla kucaklayarak milletin değeri haline getirmek gerekir. İYİ Parti’nin de yaptığı budur. İYİ Parti siyasi yelpazenin neresinde diye sorarsanız, merkezin göbeği diyebilirim.” değerlendirmesini yaptı.
“Siyasi geçmişimiz milletle buluşmaya elverişli”
İYİ Parti’nin iktidara gelebilmesi için neler yapacağı sorulan Dervişoğlu, “Türkiye’de yapılması gereken o kadar şey var ki. Türkiye’nin neyle idare edildiğini, idare edenlerin bile bilmediği bir ülke konumunda. 2017 referandum ile 2018’de yaşama geçirilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye tarif edilen ve her geçen gün tek adamlığa evrilen sisteme karşı doğru bir bakış açısı ile mücadele edildiğinde vatandaşlarımızın gerçekle buluşacağı kanaatindeyim. Siyasette kişiler hakkında ön yargılar var. Partinizin programı ne ise, partinizin kadroları neyi düşünüyorsa, vatandaş tarafından önemli değil. O kişilere bakarak değerlendirmede bulunuluyor. Ya da siyasi geçmişlere bakılarak, siyasetin içinde onlara yer aranıyor. Bizim siyasi geçmişimiz, milletle buluşmaya ziyadesi ile elverişli. Kadrolarımızın da siyasi geçmişi böyle. Bunun doğru bir biçimde tanıtılması ve anlaşılabilir hale gelmesi gerekir. Muhsin Yazıcıoğlu’ndan bahsettiniz. O’na karşı sevgi besleyenler, geçmişine karşı önyargı içindeydiler. İYİ Parti bu yargıyı kırmak için oluşturuldu. Merkezde olmak için her görüşten insana gerek yok. Vicdanı ortaklaşmış insanlar zaten orada buluşurlar. Türkiye’de başka argümanlar da var. Onlarla rekabet edecek gücünüz olacak. Anadolu’da dendiği gibi; şeytan taşlamaktan fırsat bulup da Kabe’yi tavaf edeceksiniz. Türkiye öyle tartışmaların içinde savruluyor ki; siyasi partilerin özgün kimliklerini tanımlayabilecek haklardan yararlanabilmesinin önü kapatılıyor. Türkiye’de dayatılan bu sistem ittifakları zaruri kıldığından kutuplaşmalara da vesile oluyor. Dolayısıyla farkınızı fark ettirme noktasında bazı sıkıntılar çekersiniz. Bunun için sabırlı olmak gerekir. Vatandaşla buluşmak gerekir. Eskiden siyaset mühendisliği bir müessese vardı. Şimdi de siyaseti tanzim eden bir iletişim mühendisliği oluştu.” şeklinde konuştu.
İYİ Parti’nin oy potansiyeli
İYİ Parti’yi geçmiş dönemde yüzde 19-20 bandında gösteren anketlere işaret eden Dervişoğlu, ”İYİ Parti’nin potansiyeli odur. Bizim de yaptırdığımız araştırmalarda 7 yıl içindeki seçimlere bakarak toplam seçmenin en az yüzde 21’i İYİ Parti’ye bir kere uğramış. İYİ Parti’nin bugünün şartlarında alabileceği oy aslında yüzde 21. Hem İYİ Partililerin, hem de dışarıdan bakan kişilerin bu oy kayıplarının neden kaynaklandığına dikkat etmesi gerekir. Biz bir yere kadar yükseldik sonra aşağıya doğru indiysek, o süreçte yapılan hataların kaynağına bakmak gerekir. Partilerin sadece yönetim mekanizmaları ve liderlerin davranışları değil ama genelin içinde, siyasi tanzim edenlerin kurduğu tuzakların doğru anlaşılması gerekir. Çıktığımız yerden bizi ne indirdi diye bakmak gerekir. Yaptığımız hataların tespiti ve telafisi de gerekiyor. Bu noktada büyük adımlar atacağımız milletimiz tarafından unutulmamalıdır. Hatalarımızı tespit edeceğiz ve bu noktada gerçekçi adımları atacağız. Bunlar İYİ Parti’yi dün bulunduğu yere taşıyacaktır. Bunun için zamana ihtiyaç olabilir ama Türkiye’nin önünde yakın dönemde seçim görülmemektedir. Buna bağlı olarak İYİ Parti’nin zaman problemi olmadığını ifade edebiliriz. Hem Cumhur koalisyonundaki aşınmaya bakarak, Türk siyasetinde merkez arayışında bulunanların buluşma adreslerinin İYİ Parti olacağı kanaatini taşıyorum. Yeni siyasal girişimlerin de İYİ Parti’deki olumlu gelişmeler karşısında kendilerini gözden geçirip vaziyet alacaklarını düşünüyorum. ” şeklinde konuştu.
“Bunlar büyük bir komple teorisi değil gerçekleşmiş bir projedir”
“Anlamadığım şey şu: Türkiye’de merkez neden boşaldı?” diye soran Dervişoğlu, “Siyasetin merkezinin neden boşaldığının doğru anlaşılması gerekir. Bu iktidarın işbaşına geldiği seçimlerin öncesindeki bazı söylemler ve atılan adımlar, 2002 seçimlerinde merkezi tasfiye etti. TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerin tamamı parlamento dışında kaldı. 2002 seçimlerinde iki partili bir Meclis oluştu. Yüzde 60 oranında bir seçmen kitlesi de dışarıda kaldı. Bunlar kendi kendine olan şeyler değil. Tarih ileride bunları tartışacak. (Müdahale ile mi oldu?) Gayet tabi. İşin en başında planlanmış stratejiyi yaşama geçirmek için küçük dokunuşlar bunlara dahildir. Türkiye’de her şeyin sosyolojik olarak güllük gülistanlık olması bekleniyor ama darbelere ve darbe nitelikli muhtıralar ile aradaki küçük dokunuşlara baktığınızda bugünlerin tanzim edilmeye çalışıldığı gerçeği ile karşılaşıyorsunuz. Benim çocukluğuma 1960 ihtilali şekil verdi. Ardından 1971 muhtırası yaşandı. Peşinden 12 Eylül asgari darbesi yaşandı. 12 Eylül’den sonra geçen 44 yıllık zamanın yarısından fazlasını işbaşında bulunan hükümet yönetiyor. Sistem birilerine göre kurgulanıp tanzim edilebiliyor. Vesayet ortaya bir şey çıkardıysa, bunun ne olduğuna bakmak gerekir. Tarihçiler ve sosyologlar kabul eder ki, darbeler kendi mantıklarına uygun nesiller yetiştirmek ve düzenler oluşturmak için gerçekleşir. 28 Şubat da bir dokunuştur. Bu küçük dokunuşun da merkezi boşaltmaya yönelik bir adım olduğuna ve bu döneme bir zemin oluşturma çabası olduğuna inanıyorum. Siyasetin boşalan merkezine bir ikamede bulunacaksa onun hazırlık safhasın da var. Bu büyük bir komple teorisi değil gerçekleşmiş bir projedir. Merkezden partiler nasıl tasfiye oldu? Hafızalarınızı zorlayın. Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisi nasıl yok edildi? Onların yerine yüzde 34 ile hangi parti nasıl yerleştir. Bunların üzerinde düşünülürse tablonun bütün renkleri ortaya çıkar.” değerlendirmesini yaptı.
“Siyasi fayda amaçlanarak gerçekler ıskalanmış olabilir”
Bahsettiği zaman içerinde İYİ Parti’nin eski genel başkanı Meral Akşener’in de İçişleri Bakanlığı gibi görevlerde bulunduğu hatırlatılan Dervişoğlu, “Ben kişileri töhmet altında bırakmıyorum. Herkes planın bir parçasıdır diye söylemiyorum ama böyle bir dönem yaşanırken, siyasi fayda amaçlanarak gerçekler ıskalanmış olabilir diye düşünüyorum. Bunu bütün partiler yönüyle ele almak gerekir. Fazilet Partisi ile Doğru Yol Partisi’ni dinlenmeye çeken bakış ile Doğru Yol Patisi ile Anavatan Partisi’nin tasfiye edilme süreci, merkez sağ partilerin baraj altında kalabilmesi için yeni partilerin inşasına izin verilmesi bu sürecin bütünleyici parçalarıdır” ifadesini kullandı.
Dervişoğlu, “Bizim yapmak istediğimiz merkeze parti kurmak değil. Milletin merkezi vicdanı ile siyasetin merkezini oluşturmak. Bu cümleyi kurarken kimlere kafa tuttuğumuzun anlaşılması gerekir.” vurgusunu yaptı.
Erdoğan – Akşener görüşmesi
Beştepe’deki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile eski İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener arasındaki görüşme sorulan Dervişoğlu, “İşin beni ilgilendiren tarafı İYİ Parti’nin genel başkanı benken, Sayın Akşener’in Sayın Cumhurbaşkanı ile görüşmesi. Bütün kurgular bunun üzerinden yapılıyor. Bir kısım yorumcular, Sayın Erdoğan’ın muhatabını belirlediğine dair işaretlemede bulunarak, şahsımı ve partimi istiskal etmeye çalışıyor. Bu olabilir, siyasette son derece doğaldır. Normal değil ama anormalliğin sebebi de biz değiliz. Zaten anormalliği vesile olanların normalleşme çabası sergilediği bir ortamda yaşıyoruz. Süreci anormalleştirenlerin ortaya çıkardığı sorgulama onlar aleyhinde yapılmıyor. Normalleşme üzerinde konuşuyoruz ama anormalleşmeyi ıskalayarak.” dedi.
Anayasa tartışmaları olduğuna dikkat çeken Dervişoğlu, “En başından bu yana bunun Türkiye’nin öncelikli gündemlerini gölgeleyeceğini ifade ettim. Tek adamlığı tahkim edecek her hangi bir düzenlemeye İYİ Parti olarak figüranlık yapmayacağımızı ifade ettim. Konu Anayasa ile ilişkilendirildiği için bunları söylüyorum. İYİ Parti’nin sırtını millete dayadığını, sayar mı yoksa millet mi noktasında tercih yapması gerektiğinde sarayın değil milletin yanında bulunacağını ifade ettim. Ülkeyi bir adamın iki dudağı arasından çıkan kelamlara terk etmeyeceğimizi ifade ettim. Hakkın ve hukukun savunulacağını, yargı kararlarının adaletle verilmesi gerektiğini, savcıların iddianame yazarken Cumhurbaşkanı’na danışmak gibi değerlendirmeye açık tutulan yargı süreçlerini eleştirdim. Türkiye’deki bütün olumsuzluklara işaret ettim.” dedi.
Görüşmeyi ilk olarak Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un sosyal medya hesabından paylaştığı mesajla öğrendiğini daha sonra Akşener’i aradığını anlatan Dervişoğlu, görüşmeden sonra da Akşener’in kendisini bilgilendirdiğini aktardı.
“Ben kimsenin memuru değilim”
“Türk siyaset ve devlet hayatına önemli hizmetlerde bulunmuş kişilerin görüşme yapmasının benim açımdan mahsuru olmadığını söyledim. O da (Akşener) Türkiye ile ilgili karşılıklı görüş alışverişinde bulunduklarını ifade ettiler.” diyen Dervişoğlu,“Bu son derece normal. Ancak bu görüşmeden sonra Sayın Genel Başkan’ın kendisine yakın olduğunu bildiğimiz kişiler tarafından televizyon programlarında bazı açıklamalar yapılmasını herkes kadar yadırgıyorum. Rahatsız edici buldum. Söz söylemeye mezun olmayan kişilerin ancak memur tayin edilerek yapacağı açıklamalardır bunlar. Ben onları görmezden gelemem. İYİ Parti’nin içinde bir problem varmış izlenimi yaratılmasına müsaade edemem. Ben bunları hak ve eşitlik penceresinden dervişçe değerlendirmek zorundayım. Fevri çıkışlar yapamam ama ben Müsavat Dervişoğlu’yum, bu partinin genel başkanıyım. Bu partide kim olursa olsun, partinin dününü ve bugününü yaralayacak, yarınlarına da sekte vuracak adımlara asla izin vermem. Beni tanıyanlar bunu iyi bilir. Bazı insanlar boyuna boşuna bakmadan Hasan Dağı’da oduna gitmeye kalkışırlarsa benden ummadıkları bir tepki görebilirler. Ben Sayın Akşener’i onlardan daha iyi tanırım. Meral Akşener uğruna onlardan daha fazla fedakarlık yapmış birisiyim. Ben kimsenin memuru değilim. Ben İYİ Parti’nin genel başkanıyım. Bana söylenmek istenen bir şey varsa, doğrudan doğruya muhatap kabul edilerek ifade edilmesi gerekir.” şeklinde konuştu.
‘Dervişoğlu gitmedi de Akşener gitti’ türünden tartışmalar olduğuna işaret eden İYİ Parti Genel Başkanı, “Müsavat Dervişoğlu’nun saraya gitmek istediğini kim söylüyor da bu görüşmeden rahatız olduğu sonucunu çıkarıyor. Beni kim tebrik etti, kim etmedi türünden küçük meselelere bakarak yol haritası tanzim edecek birisi miyim? Ben sadece Dervişoğlu kimliği ile konuşmuyorum. Ben 2015 yılından itibaren büyük fedakarlıklar sergileyerek İYİ Parti’nin kuruluş harcına emeğini sarf edenleri temsilen konuşuyorum. Herkesin bu duyarlılıkla hareket etme mecburiyetinde olduğunun altını çiziyorum. Her alanda her partinin içinde her oyun olabilir. Bunlara bir şey demiyorum ama bizi bu küçük oyunlara düşecek kadar küçük görmek ancak kişinin hezeyanı olarak tanımlanabilir.” değerlendirmesini yaptı.
“Bütün siyasi partiler gözünü İYİ Parti’den ayrılması muhtemel vekillere diktiyse…”
Milletvekili transferlerine dair Dervişoğlu, “Böyle bir ortamdan siz rahatsız değil misiniz? Herkesin bundan bir rahatsızlık duyması gerekir. Milletvekili arkadaşlarımın fikir namusundan ve memleket sevdasından ben eminim. Ama sevdasını kaybetmiş olanlarla ilgili de yapabileceğim bir şey yoktur. Ayrıca henüz 1 buçuk aylık bir genel başkan bile değilim. Ben genel başkanlığa geldiğimden itibaren 2 kişi partiden istifa etti. 1’i bağımsız, diğeri de geçtiğimiz günler içerisinde Cumhuriyet Halk Partisi’ne gitti. Eğer bütün siyasi partiler gözünü İYİ Parti’den ayrılması muhtemel vekillere diktiyse o zaman İYİ Parti’deki görev değişikliğinden ziyadesiyle korkuyorlar demektir. Bir zafiyet oluşturmaya çalışıyorlar demektir. Onların beklentisini karşılayacak büyüklükte bir zafiyet olacağına inanmıyorum. Ben arkadaşlarımın siyasi namuslarından ve Türkiye sevdalarından eminim. Anlatılan rakamlarda bir çözülme beklemiyorum” dedi.
Hakkari Belediyesi’ne kayyum
Hakkari Belediyesi’ne kayyum atanmasına ilişkin Dervişoğlu, “Terörist saydığınız bir yapının kamuoyu vicdanında yapmış olduğunuz yanlış uygulamalara bağlı olarak kendisine bir masumiyet karinesi oluşturmasına izin verilmesini devlet zafiyeti olarak tanımladım. Orta yerde adaylar var. O adaylar YSK tarafından onaylanıyor. Maksatlı bir biçimde 10 yıldır terörden yargılanan birisi aday gösteriliyor ve seçimi kazanıyor. Hükümetin ya da devletin bu süreci doğru yönetmesi gerekir. Kişinin karar duruşmasına 2 gün kala kayyum ataması yapmak yerine kararı bekleyip, terörle iltisaklı yapıların masumiyet karinesi oluşturmasının önünü geçmek varken; Türkiye’ye çeşitli tartışmaların yaşanacağı bir ortam armağan etmeye kimin ne hakkı var? Ahmet Türk, Mardin’de sürekli belediye başkanı seçiliyor ve yerine kayyum atanıyor. Bu iktidarın tek meşruiyeti seçimlerde aldığı oy değil mi? TBMM de bu konuşuluyor. ‘Konuşuyorsunuz ama millet bize oy verdi’ deniyor. Demek ki öyle zamanlar oluyor ki, oy her şeyin karşılığı değil. Oydan kıymetli bir şey var. O da hukuktur. Devletin güvenliğini tehdit eden unsurların kendilerine bir meşruiyet alanı oluşturmalarına karşı da devletin yönetenlerin tedbir geliştirmesi lazım. Sadece oy alında, ona bağlı olarak istediklerini yaparlar sonucunu tahkim eden ifadeleri beyana dönüştüren bu zaman Adalet ve Kalkınma Partisi’dir.” dedi.
Grup toplantısında yaptığı konuşma sırasında AK Parti’yi DEM Parti ile en çok benzeten parti olarak tanımladığını hatırlatan Dervişoğlu, “Buna örnek olarak siyaseten faydalanma imkanı olduğunda her türlü ilişkiyi kurmaktan geri durmadığını; Habur’da seyyar mahkemeler kurduğunu, Oslo’da pazarlıklar yaptığını, Dolmabahçe’de mutabakatlar oluşturduğunu söyledim. Türkiye’nin sosyal meselelerini siyasetin sıradan kullanım alanları olarak görmemek lazım. Böyle bir meseleye devletimin ve devletimi yönetenlerin doğru bir pencereden bakma zaruretine işaret ettim. Ben isterim ki, Hakkari belediye başkan adayı, Hakkari’den ya da Hakkari’nin ortak değerlerine bağlı olarak belirlensin. Hangi adayı istersiniz yönünden Kandil’de bir mutabakatınız olursa bu tartışmalar sürer.” değerlendirmesini yaptı.
Kayyum yerine belediye meclisinden bir kişinin atanmasının daha doğru bir yöntem olacağına işaret eden Dervişoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuyla ilgili açıklamasına dair ise “Burada bir yetkisizlik gibi bir durum yok. KHK’dan kaynaklı olarak devlet oraya birini atayabiliyor. Kanunilik içeriyor ama hukuk içermiyor diyebiliriz. Sayın Cumhurbaşkanı bazen kavramları karıştırabiliyor. Sayın Cumhurbaşkanımız öyle fevri şeyler söylüyor ki, sanki düşmanı olduğu devleti yönettiğini zannediyorsunuz. Belediye meclisi üyeleri içinden birinin seçilmesi icap ederken başka yöntemlerin denenmemesi lazım. Ama birileri ‘belediye meclis üyelerinin de tamamı öyle’ derse, o zaman ne yaptınız da benim ülkemi bu hale getirdiniz sorusunu cevaplamaları gerekir.” dedi.
Siyasi parti genel başkanlarının hukuki süreçler devam ederken yaptıkları bağlayıcı açıklamaları olduğu hatırlatılan Dervişoğlu, “Bu siyasilerin işi değildir. Yargının siyasallaştığına dair ülkede bir kanaat var. Bu ülkede iddianame tanzim edilirken cumhurbaşkanı ne diyecek diye düşünerek iddianame tanzim ederseniz ülkede bu tartışma bitmez. İYİ Parti olarak Türk siyasi hayatına tutunmaya gayret sarf etme sebebi bu. Millet bunu sadece iyiler yapar diye kanaat ediyor. Yetkiler var ve siz onları kullanıyorsunuz. O yetkileri siz kullanırken ben eleştiriyorum. Sonra benim o yetkileri kullanma ihtimalim belirginleşince yetkileri eleştiriyi kesiyorum. Onun kullandığı yetkileri biraz da ben kullanayım sonrasına bakarız diyorum. Bu son derece yanlış bir tutumdur. Bu ne sosyal demokratlıktır ne de milliyetçiliktir. Bir şey ya iyidir ya da kötüdür.” ifadesini kullandı.
“Parlamenter demokratik sistem iddiamız devam ediyor”
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne ilişkin tepkisini dile getiren Dervişoğlu, “Bu sistemin anayasal çerçevesi Sayın Erdoğan’a göre oluşturulmuştur. Şahsa mahsus bir sistem var. Bu sistem başkaları tarafından yönetilmeye kalkışılırsa ona talip olan kişinin içinden yüz tane Recep Tayyip Erdoğan çıkar. Bu sistemin ele alınıp değiştirilmesi lazım. Parlamenter demokratik sistem iddiamız devam ediyor. Türkiye’nin kişiye has yetkilerle yönetilmesinin uzun vadede büyük sorunlara hatta belalara vesile olacağı kanaatindeyim.” diye konuştu.
15 Temmuz sonrası söz konusu yapının devlet içinden çıkarılması için sistemin faydalı olduğu yönündeki yaklaşım sorulan Dervişoğlu, “Bu döneme mahsus gerekliydi deniliyorsa bu süreç olağanüstü hal dönemi ile halledilirdi. Olağanüstü hal koşullarında bu unsurları temizlemek dururken sistem değiştirme gayesi ile meşguldü bu ülkeyi yönetenler. Siz dünyanın hangi ülkesinde teşebbüs aşamasında kalmış bir darbe girişiminden sistem değiştirildiğine şahit oldunuz? Bu sistem değiştirilmemiş olsaydı Tayyip Erdoğan’ın ve etrafındakilerin kullanamadığı yetki neydi acaba? Kişiye mahsus başkalarının arzu ve beklentilerine cevap verecek bir sistemin inşası durumu söz konusu olan.” dedi.
AK Parti iktidarında yaşananlara işaret etti
“Yeniden Erdoğan seçilirse sistem onaylanmış oluyor” şeklindeki bir yaklaşıma dair “14 Mayıs’ta seçmedi. O zaman millet bu sistemi onaylamadı.” diyen Dervişoğlu, “O zaman 15 gün sonraki seçime bakarak onayladığını nasıl söyleyeceksiniz? Bunu kimse bilmiyor ama herkes bunun üzerinden siyaseten politika tanzim ediyor. Ben buradan milletime sesleniyorum; saray mı millet mi? Hukuk mu yoksa bir kişinin iki dudağı arasından çıkan, onun hırsına bağlı işler mi? Emekliyi kim konuşacak. Türkiye’de yüzde 75 enflasyon var. Emekli tenceresini kaynatamıyor. Çiftçiler isyan halinde. Gençler geleceklerinden umutlarını kesmişler. Kadınlarımız her geçen gün katlediliyor, gazetelerin 3. Sayfalarında yer alıyorlar. Türkiye’nin ciddi bir demografik istila ile karşı karşıya bulunduğu gerçeği her platformda konuşuluyor. Yetmiyor milli eğitimde müfredat değişimi yapılıyor. Hayalimiz robot yapan çocuklarken, robotlaşan çocuklar yetiştirmek adına düzenlemeler yapılıyor. Çiftçimiz toprağa düşürdüğü terin karşılığını alamıyor. Dar, sabit ve orta gelirliler ekonomik problemlerle boğuşuyor. Sosyolojik anlamda orta direk olarak tanımlanan alan çökmüş. Ezen ve ezilen arasındaki uçurum büyümüş. Mahkeme kararları tartışma konusu. Kararları cemaatler adına mı yoksa partileşmiş devlete bağlı olarak siyaset adına mı alıyorlar. Bunların hepsi içimizi yakan sorunlar olarak karşımızda duruyor. Güneydoğu Anadolu’da ya da onun altındaki sınır boyunda devletimiz güvenliğini muhafaza edebilmek için devletimiz operasyon üstüne operasyon yapmak zorunda bırakılmış. Ayrıca herkes unutmuş Irak’ın peşmergelerinin Türkiye üzerinden bölgeye yerleştirilerek uğurlanıp gönderildiklerini. Orada PKK’ya ya da türevi örgütlere hakimiyet alanı açılan ve onların egemenliğine terk edilen topraklar var. Bunlar ne zamandır oluyor? 22 yıldır atılan yanlış uygulamalar yüzünden oluyor. Kimse bize, İYİ Parti ve Müsavat Dervişoğlu’na bunun neresinde duracaksınız diye sormasın. Bizim duracağımız yer belli. Biz milletimizin yanında duracağız. Saray mı millet mi sorusuna vereceğimiz cevap her zaman millet olacak.” dedi.
“Daha büyük ekonomik krizlere sebep olabilirler”
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ekonomi modeli sorulan Dervişoğlu, “Ne Ortodoks ekonomiden ne de heterodoks ekonomiden anlayan ve onun gerçekleriyle buluşan bir ekonomi modeli uygulanıyor düşüncesinde değilim. Ekonominin bunca batağını, 100 milyar liralık tasarrufta arayana bir bakış açısının Türkiye’nin sorunlarını çözebilecek kanaatinde değilim. Sistemden kaynaklı olarak vatandaşın sırtındaki yükü büyütmek suretiyle daha büyük ekonomik krizlere sebep olabilmeleri muhtemeldir. Onun bir adım sonrasında da sosyal zemindeki bir takım hadiselerin yaşama geçeceği endişesi de göz ardı edilmemeli.” ifadelerini kullandı.
“Futbol seyir keyfi olmaktan çıktı”
Türk sporuna yönelik mesajlar veren Dervişoğlu, “Bu, 90 dakikalık bir seyir keyfi olmaktan çıktı. Artık her alanda olduğu gibi futbola da el uzatılmış hali olması beni ziyadesiyle rahatsız ediyor. Lig devam ederken bakıyorsunuz menün olan takım, hakem yok. Bunu yöneten federasyona herkes olumsuz bir pencereden bakıyor. Her alandaki aymazlığın sporda da devam ettiğini görüyoruz. Bu alanda bu kadar iş yapılırken, hepimizin gururu kadın milli voleybol takımımız da arası 10 santim olan koltuklarda 13 saat yolculuk yapmaya mahkum ediliyor. Bu da bu hükümetin ayıplarından birisidir.“ diye ekledi.
Haber Merkezi