Yıl, 18 şubat 1995,
CHP-SHP çatısı birleşmiş,
Sıra il bazında tabanın birleşip kaynaşmasına gelmişti.
Aslında,
Hepimizin geçmişten gelen dostluğu,
Arkadaşlığı,
Fikirdaşlığı,
Yoldaşlığı vardı ama yine de siyaset siyasetti, parti partiydi.
Yani,
Gelecekten umudu-hesabı,
Yatırımı-beklentisi olan herkes seçilecek il başkanının kendi partisinden olmasını,
Yada
Bizzat kendisinin olmasını istiyordu.
Biz,
Azaboğlu Hasan´ın il başkanlığın da SHP il yönetimindeyken, CHP il yönetimi ise Halil Tiryaki´nin başkanlığından oluşuyordu.
Onlar kenetlenmiş,
Halil Tiryaki derken biz, bir türlü birliktelik sağlayamıyorduk.
Ben aday olmak istedim,
En yakın arkadaşım dediğimden yediğim kazıkla etkisiz “eleman” haline getirildim.
Ee,
Gönlümüz de Azaboğlu ve Makbule Şenses´in olmasına izin vermiyordu…
Hal ve manzara buyken Nazım Canpolat´ı çıkardık bizde.
Biz kim miyiz?
Günseli abla ve ben!..
Toplam da kırk iki kişi oy kullanacaktı başkanlar dahil,
Ve
Aday olan Nazımla birlikte üç oyumuz vardı bizim.
Yani,
Kazanma şansı katrilyon da sıfır bile değildi…
Çünkü,
Dördüncü çok samimi arkadaşımız, en başında ben “adayım” dediğim de atmıştı kazığını ve o atmışsa kimler atmaz, kimle yanımız da dururdu ki!..
Netice de 21 oy Halil Tiryaki,
18 oy Makbule Şenses,
Üç oy da Nazım Canpolat aldı,
Ve
Gerisi malum!..
Teşbihte hata var mı yok mu bilmiyorum ama üç hafta önce il genel meclis üyeleri başkanlık seçimi için bir araya gelmiş ve çok eskiden dostluğum olan ve halk adına haklı olduğum bir makaleden dolayı bana kırıldığını hissettiğim Murat Çaykara´yı tek aday çıkararak toplam da yirmi üç olan meclis üyelerinin tamamının oyu ile başkan seçmişler kendisini, tebrik ederim…
Ancak!..
Sorun Murat Çaykara´nın seçilmesi değil benim için, o nasıl olsa seçilirdi cumhur ittifakının oy çokluğu ile;
Sorun,
Cumhur ittifakının ortak adayına millet ittifakının iki üyesinin de oy vermesi!..
Türkiye´nin her yerin de AKP belediye ve il genel meclis üyeleri halkın yararına yapılan en önemli işlerde, İstanbul da halk ekmek, Ankara da pazarcı yardımların da olduğu gibi karşı çıkarken, Kırıkkale de CHP ve İYİ partililerin hem il genelde hem belediye meclisinde cumhur ittifakı ile balayı durumları yaşamaları anlaşılır gibi değildir tarafımdan!..
İYİ partinin il başkanı Ahallı´da bir cenazedeyken kendi il genel meclis üyesine gerekeni söylemişti yanım da geçen sene, o üye bir daha o listelere giremez, biliyorum-eminim.
Ama
CHP, “saldım çayıra mevlam kayıra” misali aynı!..
İl başkanı bir şey diyemiyor çünkü hem tanımıyor millet çıkarını korusun, korurken de kendi partisini temsil etsin diye yazdığı isimleri Kırıkkale´nin eskisini bilmediğinden, hem de milletvekili Ahmet Önal´ı çiğneyemiyor. Ahmet Önal´da kendi geleceğini MHP ve AKP küskünlerinin tercihin de aradığı için olaya müdahil olamıyor, belki de hoşuna gidiyor o nedenle olmuyor!..
Durum böyle olunca hem belediye ye hem il genele gönderdikleri üyeler, “lay lay lom” havalarla Kırıkkale´yi yönettiklerini sanıyorlar.
Halbuki,
Yapılması gereken şey,
İki oy alsalar da birinin aday olmasıydı cumhur ittifakının birlikteliğine karşı…
Tıpkı bizim 1995 de kendi düşünceden olan yoldaşlarımıza yaptığımız gibi…