İLLA Kİ YAŞIYORUZ!..

 Kendisine şeyh dedirten,

Sakallı biri diyor ki Manisa´da,

“deprem Manisa´da olacaktı ben Allah´la konuştum depremi doğuya gönderdim!”

Dini-imanı şeyhine tapınmak sanan başka biri,

“ Gavs´a itibar etmediği için Allah musibet olarak verdi milletin başına depremi!”

Aynı meşrebin başka bir versiyonu ise,

Toz fırtınasına dikkat! İnsan sağlığına etkisi çok fazla Toz fırtınasına dikkat! İnsan sağlığına etkisi çok fazla

“kadınlar kot pantolon giyiyor da ondan deprem oluyor!”

20.yüzyılın büyük felaketlerinden sayılan Kocaeli depremini ise türbana bağlayıp, “7.4 yetmedi mi diye pankart açtırmıştı  başka birisi…

Son Elazığ depremi ve onun sebep olduğu ölümler ise,

Kadere  bağlandı!..

Halbuki,

Ve

Gerçeği,

Ufak tefek sarsıntılarla gecen her on yılın ardından,

İlla ki büyük bir deprem yaşıyoruz coğrafya olarak.

Doğusu-batısı,

Güneyi-kuzeyi ile birlikte,

Kimi zaman on beş,

Kimi zaman yirmi,

Bazen otuz!..

Ama

İlla ki yaşıyoruz bu doğa felaketini ülke olarak.

Çünkü,

 Bilim bunu yerkürenin yapısı ile gayet net ve şüpheye fırsat bırakmaksızın delilleri ile

Ve

Herhangi bir dine bağlamaksızın açıklıyor…

Ve

Diyor ki,

Deprem gerçeği ile yaşamak zorunda olan ülkelerin altıncı sırasın da Türkiye…

Ama ve maalesef,

Deprem esnasında ölüm oranları ile dünya birincisi değilse de iki yada üçüncüsü…

Ve

Ortak görüş,

Depremin değil, çimentosuz-demirsiz bina yapan müteahhitlerin,

Bu binaları denetleyip kontrol etmeyen,

Görevlilerin-memurların-amirlerin- bürokratların,

Ve

Bunların tamamına yol veren “siyasilerin” öldürdüğü yönünde insanlarımızı.

Yoksa,

Kimsenin depremi doğuya batıya gönderdiği yok,

Deprem için kimin ne giydiği, neresine ne bağladığının da önemi yok…

Deprem öldürseydi şayet,

On şiddetin ardından gelen tusunami ile birlikte ateist Japonya´da adam kalmazdı!..

O nedenle,

Bir daha söylüyorum,

Deprem değil, çürük binalar öldürür insanı ve insanlığı, sorumlusu siyasiler ve bürokratlardır…

Gerisi laf-ı güzaf!..

Not:

Televizyona çıkan aklı yetik dediğimiz kim varsa “vatandaş tedbir alsın” demekle başlıyor lafa, yine aynı cümle ile bitiriyor. Allah aşkına yediğimiz ekmekten içtiğimiz suya, giydiğimiz elbiseden yaktığımız elektriğe kadar her şeye deprem vergisi ödüyoruz Kızılay´a gönüllü yaptığımız yardımlar hariç… devlet değil de vatandaş nasıl bir tedbir alacak, vatandaşın kendi için aldığı tedbirin bir başkasına nasıl bir faydası olacak… dine-imana-kadere bağlamadan biri bunu deprem paralarının nereye gittiği ile birlikte açıklarsa çok mutlu olacağız.