DEVLETİN POLİSİ!..

Tanrı büyük!..

Olmaz dediğim,

Gelmez dediğim,

Gelirse “karışmam” dediğim bir çok olaya karıştım elhamdülillah bu güne kadar!..

Karışmak az geldi,

Çoğunda  da baş rolü oynadım nerdeyse Tanrının bana ayırdığı süre içinde…

Mesela,

Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi, gün gelecek Süleyman Demirel´i savunmak zorunda kalacağım Demirelcilere karşı.

Gün gelecek Alpaslan Türkeş´i savunacağım geçmişte ülkücü hareketin için de olana karşı,

Erbakan´la hısımlığa dayalı akrabalık kurup es geçerken,

Turgut Özal´ı savunacağım namı diğer Aanavatan Ali´ye karşı.

Ve şimdi gün geldi,

İlk, evinin önünde gürültü yapıyoruz gerekçesi ile altı yaşında yakalanıp dayak yediğim,

Yedi yaşında Türk metal sendikasına atılan bombaya şahitlik ederken kekelediğim için tokatlandığım,

On altı yaşında okul kavgasına karıştığım gerekçesi ile coplandığım,

On sekiz, on dokuz yaşında defalarca işkencesini gördüğüm,

12 eylül darbesi ile askerlikte yine işkencesini görüp,

Askerlik sonrası askerde olan bir olaya şehadetime geç kaldığım için bir gün bekletilip, bekletilirken de tepiklediğim,

Otuz beş yaşın da Sivaslı Cafer´in yerin de bira içiyoruz bahanesi ile yumruklandığım,

Ve

Defalarca küfrüne,

Hakaretine,

Suçlamasına

Ve

Vatan haini ithamlarına maruz kaldığım Polisi,

Türkiye cumhuriyeti devleti polisini savunmak,

Hem de,

Yıllardır ülke, ülkü, millet,

Bayrak, Ezan, Kuran  edebiyatı  ile polisi parti polisi gibi kullanmaya kalkanlara karşı savunmak, yine bana düştü.

İlk,

Sekiz-on sene evvel şımarıklığı dillere destan AKP Hatay milletvekilinin oğlunun kendisine kötü davranıldığı savı ile bütün karakolu iştimaya çektirdiğinde itiraz etmiştim “Türk polisi hiçbir şart ve şekilde böyle bir muameleyi hak etmiyor” diye,

Ki,

Sonradan anlaşıldı, polis sadece kimlik sormuş kendine, bu abi de vekil bebeliğinden dem vurarak efelenmiş onlara…

Sonuç,

Bir iki polis sürgün,

Millet sesiz.

Sonra zamanın AKP İstanbul il gençlik yönetiminden bir badem, yanlış yere park ettiği aracının kaldırılmasını isteyen Trafik polisini tokatladı kameraların önünde ve yine ben itiraz etmiş, “ devlet dövülmez be kardeşim” demiştim. Bebeye bir şey olmadığını biliyorum ama polis sürgün mü ondan bi haberim!..

Lakin,

Halk yine sessiz…

Şimdi de daha önce CHP millet vekillerine yönelik  “kanırta kanırta alacağız bu seçimi” diye tamamen cinsel sözlerle hitabı sabit bir AKP´li kadın millet vekili görevini yapmakta olan,

 Şerefli,

Haysiyetli,

Onurlu,

Mazisi kahramanlıklarla dolu Türkiye cumhuriyeti devletinin polisine “Şerefsiz” diye hitap etti.

Ve halk yine sessiz,

Yine tepkisiz.

Bu hanımefendi ve aklından böyle hareketleri geçiren iktidar sahipleri bilmelidir ki “Türk polisi gücünü, selahiyetini ve yetkilerini TC anayasa ve kanunlarından  ve ona bağlı halktan almaktadır…

Ve

Şu an güçlü hissedebilirler kendilerini ama polis de sahipsiz değildir.

Değil vekil,

Hiç kimse devletin, milletin polisine böyle bir ağızla hitap edemez, ettirmeyiz.

Haaa!..

İlle de sövecek,

Dövecek,

Aşağılayacaksa resmi kıyafetli birilerini birileri,

Devletin değil, partinin polisi olmayı tercih edenlere yapabilirler…

Ki,

Onlar da bir elin parmakları kadar,

Ve

Zaten kendilerini de biliyorlar!