SİYASET HABERLERİ

TÜRK OCAKLARINDAN “TÜRKLÜK” UYARISI

Abone Ol

KABUL ETMEK MÜMKÜN DEĞİL

Siyasi Partilerin oylarını artırmak, hükümet ortağı olabilmek için tehlikeli sölemlerde bulunmasını eleştiren Türk Ocakları Kırıkkale İl Başkanı Prof. Dr. Hasan Yaylı “Milletlerin tarihinden önemli dönüm noktaları vardır. Bu açıdan 2023 yılının Yüce Türk Milleti adına önemli gelişmelerin başlangıç noktası olacağı açık olarak görülmektedir. 14 Mayıs günü Cumhurbaşkanı ve TBMM seçimlerinin yapılacak olması bu potansiyel gelişmelerden birisidir. Her seçim döneminde olduğu gibi bu seçim döneminde de siyasi partiler oylarını artırmak, iktidarı elde etmek ya da hiç olmazsa iktidar ortağı olmak için bir takım vaadler ortaya koyacaklar/koymaktadırlar. Necip Türk milletinin dünya milletler ailesindeki yerine daha yukarılara taşımaya odaklanan her türlü vaad bu milletin bir ferdi olarak kabulümüzdür. Lakin son dönemde seçim sürecinin yarattığı atmosfere dayanarak bazı siyasi partilerin ortaya koyduğu son derece tehlikeli hususların tartışmaya açılıyor olması kabul edilmez niteliktedir. Türkiye ne zaman seçim ortamına girse hemen siyasi partilerin seçimleri hedefleyen vaatleri ve tavizleri gündeme gelmeye başlar. Bunlardan seçimlere dönük maddi vaatleri ve tavizleri bir bakıma anlamak mümkündür. Ne var ki özellikle milletin olmazsa olmazlarına, manevi değerlerine ve mukaddeslerine ait tavizleri ve bu konuda yapılan açıklamaları kabul etmek mümkün değildir!” ifadelerini kullandı.

TÜRKÇÜLÜK SİYASİ PARTİ DEĞİLDİR

Açıklamalarının devamında 1982 Anayasasının değiştirilemez hükümlerinin gündeme getirilmesini eleştiren Yaylı, Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” İfadelerini kullanarak, “Bu çerçevede ortaya atılan ve 1982 Anayasasında yer alan değiştirilemez hükümlerinin değiştirilmesi gerektiğine yönelik gaflet, delalet ve hatta ihanet söylemi sadece seçime dönük vaatlerden ibaret olmayıp bir bakıma bu değerlere karşı şuur altlarında yer alan yabancılıklarını ifade etmektedir. Çünkü bu tür talepleri ifade etme cesaretini gösterenlerin Türk Milletinin bu değerlere sahip olmak için ödediği bedelin ve döktüğü kanın ne olduğundan da haberleri yoktur! Bilinmelidir ki bu devletin adı Türkiye Cumhuriyeti, sahibi Türk Milleti ve dili de Türkçe’dir. Ve yine unutulmamalıdır ki “Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” Bunlarda gözü olanlar ve konuşmaya cesaret edenler on bir yıl boyunca sırtları döşek görmeden, ayaklarından çarık çıkmadan bu değerleri var eden ve al kanları ile bu toprakları sulayanların döktükleri kanı öderlerse; bunları konuşmaya ve bunlardan taviz vermeye ve değiştirmeye cesaret edebilirler. Bu da kimsenin haddi değildir. Ziya Gökalp’in de belirttiği gibi “Türkçülük, siyasî bir fırka(parti) değildir; ilmî, felsefî, bediî (estetik) bir mekteptir; başka bir tabirle, harsî (kültürel) bir mücahede (çalışma) ve teceddüt(yenilik) yoludur. Bu sebepledir ki, Türkçülük, şimdiye kadar bir fırka (parti) şeklinde siyâsî mücadele meydanına atılmadı; bundan sonra da şüphesiz atılmayacaktır. Maamâfih Türkçülük, büsbütün siyasi mefkûrelere (ideallere) bigâne(yabancı) da kalamaz. Çünkü Türk harsı (kültürü), sâir (diğer) mefkûrelerle beraber, siyasi mefkûrelere de mâliktir… Türkçülük asrî (çağdaş) bir cereyandır (akımdır) ancak asrî mahiyette bulunan cereyânlarla ve mefkûrelerle itilaf edebilir.Anadolu’yu yurt tutma mücadelesinin 950 yılı aşkın tarihi ve bu topraklardan Türk milletinin varlığını ve izlerini ortadan kaldırmaya yönelik son çabanın bertaraf edilmesinin somut nişanesi olan Cumhuriyetin kuruluşunun da 100. Yılına tekabül eden 2023 bu açıdan ayrıca önemlidir. Anayasanın değiştirilemez maddelerinin değiştirilmeye çalışılması, Anayasadan Türk kimliğinin silinmeye teşebbüs edilmesi; tarihin ilk dönemlerinden itibaren var olan Türk’ün daima cihanşûmul devletler kurması, geniş coğrafyalara hâkim olması, birçok kültür ve medeniyetle tanışması ve çok değişik soylarla beraber yaşaması sebebiyle, birçok kavimden farklı olarak “bir etnisite”yi aşarak “millet” olduğu gerçeğini anlayamamış olmanın bir sonucudur.” Dedi.

EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETTİNDİR!

Açıklamalarının son kısmında “Egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletinde” oldğunu belirten Yaylı, “Özellikle Türkiye Türk’ünden bahsederken, bin yılı aşkın zaman içinde, mensubu olduğu İslâm dininin de mayalandırdığı ve sâhibi olduğu medeniyetle özdeşleşmiş bir milleti söz konusu ettiğimiz unutulmamalıdır. Bu yüzden Gökalp milleti, halkımız gibi, “dili dilime, dini dinime benzeyendir” şeklinde tarif etmiştir. Yâni Türkçe konuşan veya Müslüman olan... Meşrutiyet döneminin önde gelen İslâmcılarından Sait Halim Paşa da “millet, birbiri ile kaynaşabilen bir takım içtimaî ve siyasi unsurların birleşmesidir” der. Ona göre “Bu unsurlar uzun müddet bir arada yaşamış, ayni lisanla konuşmuş, müşterek his ve fikirlere sahip olmuş, kendilerine mahsus sanat ve edebiyat meydana getirmişlerdir. Kısacası millet, öteki insan topluluklarından ayrılmalarına sebep olacak ahlaki ve ruhî bir kültür meydana getirmiş fertler toplumudur”. Görülüyor ki, bu anlayış Gökalp’in milliyetin terbiye ile iktisap edileceği ve bir kültüre mensubiyet meselesi olduğu fikriyle tamamen aynıdır. Cumhuriyetin kurucu düşüncesinde de devletin kurucu unsurlarından biri olan millet bu minvalde tasarlanmış ve kurucu metinlerde de bu çerçevede yer almıştır. Bu nedenle Türk’ü bir etnisiteye indirgeyip Anayasadan çıkarmayı önermek en masum tabirle aymazlıktır. Bilinmelidir ki bu topraklarda “hâkimiyet kayıtsız şartsız Türk Milletine ait” ve Resmi Dili de Türkçe olarak ilelebet devam edecektir. Tüm bu müktesebat bazı siyasi partilerin oylarını birkaç yüzdelik küsurat miktarınca artırabilme çabasına feda edilemeyecek kadar değerli olduğu unutulmamalıdır. Bu vesile ile Cumhuriyetimizin 100. Yılını içinde barındıran 2023 senesinin tüm milletimiz için bereketli olmasını diliyor, tüm şehitlerimize Allahtan rahmet gazilerimize de sağlık ve afiyet temenni ediyorum.” İfadelerine yer vererek, sözlerini tamamladı. Haber: Çağlar Atmaca