Çağlar Atmaca


Z KUŞAĞININ DERDİ NE?

Z KUŞAĞININ DERDİ NE?


Seçim konusu gündeme her geldiğinde, Z kuşağının tavrı muhakkak tartışma konusu oluyor. 2023 yılında normal tarihinde yapılacak olan seçimlerde tam 18 milyon genç ilk defa oy kullanacak. Toplam seçmen sayımızın 64 milyon olduğu ve ilk defa oy kullanacak genç oranının %16 olduğunu göz önüne alınınca Z Kuşağı olarak tabir edilen gençlerin tavrının seçimi doğrudan etkileyeceğini savunmak, çokta abes olmasa gerek. Peki, ilk defa oy kullanacak olan bu gençlerin neredeyse tamamını hükümet karşıtı olarak görmek ne kadar doğru? Ya da Z Kuşağı neden hükümete karşı? Veya Z Kuşağı hükümete değil de genel siyasete mi tepkili?

Öncelikle Z Kuşağının ötekileştirildiğini düşünüyorum. Toplumun bütünüyle değerlendirilmek yerine, o yaş kuşağında bulunanların farklı olarak lanse edildiğini görüyoruz. Bu durum doğal olarak etki-tepki sonucunu doğuruyor ve z kuşağı diye tabir ettiğimiz gençleri, birlikte ve farklı hareket etmeye itiyoruz. Bu da doğal olarak 21 yıllık iktidara karşı bir muhalif unsur doğuruyor.

Ancak bana göre Z Kuşağını bu kadar basit bir şekilde muhalif kimliğe sokmak ziyadesiyle yanlış. Onların yaşadıklarını yaşamadan, onların ruh halini çözmeden basit matematik hesaplarıyla ve basit felsefik yaklaşımlarla onların eğilimlerini tartmak, yalnızca iktidar mücadelesi veren siyasi partiler için değil, ülkemiz içinde yanlış bir tutum olarak görüyorum.

Ak Parti, “İmanlı Gençlik” yetiştireceğiz sloganları ile hareket ederken, kendisine tamamen zıt, kendisine aşırı muhalif bir gençlik yetiştirdi. Üstelik bu gençler öyle savunulduğu gibi şımarık, öyle ifade edildiği gibi doyumsuz falan da değiller. Bence bu kuşak, ülke tarihinin yetiştirdiği en donanımlı, en hareketli, hatta belki de en başarılı kuşağı. Belki teknolojik gelişimin içerisinde olmalarından dolayı, belki eğitimde ki engellerin en aza inmesinden kaynaklı olarak eğitim durumu en yüksek kuşak olmaları onları bu kadar değerli yapıyor. Bu kadar değerli olmalarına karşın, o kadar değersizleştirmeleri karşısında da ister istemez koruma kalkanlarını açıyor, savunma içgüdüsüyle düzeni (seçim yoluyla) değiştirmeyi umuyorlar.

Z Kuşağını çok iyi analiz ettiğimizde tepkilerinde çok haklı olduklarını hepimiz göreceğiz. Toplum olarak en yapmadığımız şeyi, empati yapmayı denersek onları anlayabilir, onlara hak verebiliriz. Z Kuşağı öyle tahmin ettiğiniz gibi sosyal medya organlarından, hareketli müziklerden, eğlenceden, sosyallikten ibaret değiller. Z Kuşağı gelecek kaygısı yaşayan ve gelecekte ne olacağını bir türlü kestiremeyen bir kuşak.

Her sene değişen eğitim sistemi, aynı sınav olmasına karşın her sene değişen sınav zorluk derecesi, işsizlik, torpil, adalet, hayata KYK Borcuyla başlama, her gün daha da büyüyen hayat pahalılığı ve bunca zorluk içerisinde bir düzen kurma çabası bu kuşağın sorunlarından bir kaçı. Siyasetçiler Tik Tok hesabı açarak, onlar gibi videolar çekerek, onlar gibi davranmaya çalışarak, onların dinlediği tarzda seçim şarkıları yaparak bu kuşağın gönlüne ve kalbine giremeyeceğini bir kere aklına yazmalı. Hatta bunun ters tepeceğini, bu tür davranışlar karşısında kendilerinin aptal yerine konulduğunu düşündüklerini unutmamalılar. Yapmacık olduğu apaçık ortada olduğu belli olan, onlar gibi olmaya çalışmak yerine; onlara, “Evet, sizden değilim ama sizi anlayabiliyorum, yada sizi anlamak istiyorum” mesajını vermenin çok daha doğru olacağını düşünüyorum. Bu ayrımı kendisini en çok geliştirmiş olan kuşağın yapabileceğini akıllardan çıkartmamak gerekiyor.

Gelelim Z Kuşağının tarihimizde ki yerine; Z Kuşağı 100 yıllık Cumhuriyetin yeni mirasçıları ve belki de bunca kuşak arasında en şanssız olanları. Cumhuriyet 80 yıl boyunca hiçbir zaman refah seviyesini en üstlerde yaşamasa da, değerlerine ve yatırımlarına her daim sahip çıktı. Yani hiçbir kuşak atalarından kalan mirası yiyip refah seviyesini yükseğe taşımayı tercih etmedi. Zorluk çekti, devalüasyonlar yaşadı, enflasyonlarla mücadele etti, defalarca kez ekonomik krizlerle boğuştu. Ambargolar konuldu ülkemize, yağ kuyrukları, tüp kuyrukları oldu. Kıtlık, kuraklık yaşandı, karaborsacılarla mücadele edildi. Her türlü zorluk oldu bu ülkede ama hiçbir kuşağın aklına miras yemek gelmedi. Bunca zorluğa rağmen, yatırımların hepsi korundu, bazen üstüne koyanlar oldu, bazen yanlış yönetenler oldu, bazen yerinde sayanlar oldu ama hiçbirisi satıp yemeyi düşünmedi. Tüpraşlar, Türk Telekomlar, Bankalar, Sekalar, Şeker Fabrikaları, Tekeller ve sairler ve sairler ve sairler…

80 yılın sonunda Z Kuşağına mirası devredecek olanlar, yani bizler geldik. Bu hastanelerin hali ne dedik, bu yollar, bu okullar, bu kaldırımlar, bu meydanlar, bu binaların hali ne dedik. Sattık; devletin 80 yıllık üretime dair hangi yatırımı varsa sattık. Sıcak paraya çevirdik, yolumuz duble oldu hem de 4 şeritli, hastanelerimiz Allah için mis gibi oldu, okul sayımız arttı, her şehre bir üniversite kurduk, sıcak para bol olduğu için refah seviyemiz arttı. Kolay zenginleşme türedi, hava alanlarımız, köprülerimiz, her evde 2 arabamız oldu. Teknolojide gelişiyor tabi akıllı telefonlarımız var artık, internet tüketimi, elektrik tüketimi arttı, sobayla ısınıyorduk yaygınlaşınca doğalgazlı evlerde oturduk, kasada para olunca memur almak kolay oldu, memur olmakta torpile bağlı, bulduk bir dayı memur olduk. E iş yerinden de biriyle evlenince 2 memur maaşlı ev olduk. Çocuklarımızı özel okula gönderdik, devlet hastanelerinin inşaat durumu iyi ama eksikleri çok, özel hastanelerde tedavi olmayı öğrendik. Tatil bizler için köye gitmekti, bir yaz boyunca tek tatili azımsar olduk. Hele şu marka takıntımız, tekstilde dünya deviyken marka olsun diye yabancı ürünler tercih ettik. Açıkçası bazı şeyleri olması gerektiği seviyeye taşıdık ama genellikle de har vurduk harman savurduk.

Ve deniz tükendi…

Üretecek fabrikamız, satacak bir yerimiz kalmadı. Alıştık ya lükse, köprüye, yola, devlet garantili yap – işlet – devret modelini keşfettik. Garantiyi de kendi paramız üzerinden değil dolar üzerinden verdik. Geçersen beş, geçmezsen on beş olduk. Hele birde döviz kuru oynarsa, geçsen de geçmesen de yüz beşlik olduk.

Şimdi diyoruz ki Z Kuşağına; şımarıksınız, hayatı eğlenceden ibaret görüyorsunuz. Z Kuşağı da diyor ki bize; Bre büyükler; atalarınız size refah seviyesi yüksek bir ülke bırakmadı ama üretimi olan, geliri olan, adaleti olan, liyakati olan, yatırımı olan bir ülke bıraktı. Atalarınız size beton yığınları değil, yumurtlayan tavuklar bıraktı. Siz bunları artırmak, geliştirmek yerine satmayı tercih ettiniz. Siz bu yumurtayla yetinmek yerine, tavuğun etine musallat oldunuz. Tavuğu kestiniz ya etini yediniz ya da sattınız. Şimdi bize içinde tavuk olmayan bir kümes bıraktınız. Yani hepiniz mirasyediniz. Hepimiz okuduk, ama devlet planlama teşkilatını kapattığınız için mesleki yığılmalara sebep oldunuz. Atanamayan öğretmen, iş bulamayan avukat, işsiz mühendis olmamıza sebep oldunuz. Mühendis olmamıza rağmen uzman çavuşlukta, astsubaylıkta umut aramamıza sebep oldunuz. Sizin yanlış ekonomik politikalarınızdan ötürü parasının değeri kalmamış bir ülke bıraktınız. Ev almak, düğün yapmak, sizin döneminizde her evde iki tane olan arabadan sadece bir tane almak hayal oldu. Kiralar uçtu, faturalar yaktı, işimiz olsa bile bir ayın sonunu getirmek mucizelere dayanır oldu. Siz her yıl tatile gidiyordunuz ama bizim için dışarda arkadaşlarla birkaç bardak çay içmek bile lüks oldu. Şimdi bizim dinlediğimiz müziği çirkin, kullandığımız teknolojiyi lüks görüyorsunuz. Sizlerden farklı olan eğlence anlayışımızı yadırgayıp bizi eğlenceden ibaret görüyorsunuz. Bazı aşırılarınız bizi dinsiz, imansız bile görüyor. Hele bazılarınız var ki bizden görünmek için yapmacık, vıcık vıcık hareketler yapıyorsunuz, bizi aptal yerine koyarak yapmanız yok mu? Bizi çıldırtıyorsunuz! Dini, imanı, ahlakı, kültürü sizlerden öğrendik, ne kadar kötüysek bu konuda aynaya bakın lütfen, eğitimi sizin yaptığınız okullardan ibaret görseydik eğer zır cahil kalacaktık. Dil öğrendik, teknolojiyi kullandık, yan kaynaklardan çalıştık sizin dahi ön göremediğiniz şekilde geliştik. Siz bizi beğenmiyorsunuz ama biz önce sizin eseriniziz, sonra da sizin hatalarınızı bedelini ödeyecek olan nesiliz. Ve daha çok batırmamanınız için düzeni değiştirecek olanlarız…

Kendi çapımda, empati yarak Z Kuşağının düşünce yapısını yazmaya çalıştım. Herkese önerim, bu kuşağa empati yaparak bakmanızdır. Onları oy pusulasından ibaret görmeyip, yıktığımız ne varsa yeninden inşa edecek olanlar olduğunu görmenizdir. Onları öcü gibi görmek yerine kendi kardeşiniz, kendi çocuğunuz, kendi torununuz olarak görmenizdir. Ne hata yapıyorsak bedelini en çok onların ödeyeceğini unutmayınız…