Korkularına esir olmuş millet,
Ve
O milletin tebaa olduğu devletten
Hak,
Hukuk,
Adalet,
Eşitlik,
Merhamet,
İyilik,
İnayet beklemek ne kadar doğru ise,
Ankara keçisinin billuru çift tekesinden de “ ballı süt” beklemek o kadar doğrudur.
Her şeyin ölçü birimi var.
Standardı,
Makulü,
Yüksekliği,
Derinliği,
Gramajı falan var canlı cansız, elle tutulur-tutulmaz, gözle görülür görülmez…
Ama
Korkunun ve tepkimesi cesaretin yok.
Karanlıktan kaçıp ışığa sığındıkça mı korkak,
Üç beş kişiyi dövünce mi cesur olur insan?
Bir köyü yıldırınca,
Yada
Şehre kafa tutup hot-zort ettikçe mi?
Hangi hallerde hangisi olur?
Mesela;
Allah toprağını bol etsin zamanın elektrik kurumu her zam yaptığın da “hukuksuzdur, gereksizdir” mazereti ile masrafı da kendi cebinden, mahkemeye başvuran ve her seferinde o kazanırken millete de emsal olan “Muhsin amca” korkak mıydı?
Oto yola,
Köprüye,
Tünel yoktu belki ama demir yollarına her zam geldiğinde mahkeme kararı ile zammı geri çektiren “Salih” amca cesur değil miydi?
İlk öğrenim ve eğitimini sekiz yılda bitirememişlerin her “moku” bildiği, her konuda fikir sahibi olup akıl sattığı coğrafyamızda, yaşadığı her saniyeyi eğitim ve öğretime ayırıp doğaya, insanlığa, sevgiye, merhamete, aşka adamış Hz. Mevlana, “bildiğim bir şey varsa o da haddimdir” derken çok mu korkak hatta pısırıktı?
Dediğim gibi;
Cesaretin ve korkunun ölçü birimi yok bizim ülkemizde.
Kimin neyden korktuğu,
Kimin neye rağmen cesaretlendiği o nedenle belirsiz ve meçhul,
Yada
Değişken!..
Demem o ki;
Coğrafyamızda bir çok şey gibi korku ve cesaret de flu!..
Korku, kavgada kılıç çekmek midir,
Cesaret, çekilmiş kılıcın üzerine yürümek midir?
Önce “ net” bir şekilde tarifi konmalıdır ortaya…
Sonra,
“Teke´den” bile süt çıkarıldığına tanık olacaktır gelecek günlerde bu millet daha önce ulu önder Mustafa Kemal Atatürk´ün yaptığı gibi…