Bugün, 19 Mart 2024 Salı

Çağlar Atmaca


ABDALLIK FELSEFESİ!

Kırşehir´de “Neşet Ertaş Kültür Merkezi” açılışında, ünlü Halk Ozanımız Cennet Mekân Neşet Ertaş´ın oğlu Hüseyin Ertaş, abdallık felsefesini, üstadın mezar taşında yazan “Saygı, Sevgi ve Hoşgörü” sözleri ile açıklamıştı.


Abdallar, Türk Halk Müziğinin son temsilcileri olduğu günümüzde, Neşet Ertaş´ın vefatı ile daha net ve daha temiz bir şekilde tanındı. Sağlığında UNESCO´nun “Yaşayan İnsan Hazinesi” olarak kabul ettiği ünlü Halk Ozanımız, ömrü boyunca soyuna ve kültürüne ettiği hizmetini vefatı ile en üst seviyeye taşımayı başarmıştı.

Kırıkkale-Kırşehir başta olmak üzere çevre yöremizde yer alan Pir Sultan Abdal geleneğinin ve soylarının temsilcileri; kendi kültürlerini yaşatırken, bizim kültürlerimizi de korumaya devam etmekteler. Allah vergisi müzik kulağının yanı sıra yine Allah vergisi Gırtlakları ile Neşe, Dert ve Aşk gibi duygularımızın tercümanı olmaya devam eden ozanlarımız tüm zorluklara rağmen Müziğe devam etmektedirler. Ekonomik ve Sosyal yönden birçok zorluklar yaşayan Abdallar Horasan Göçmeni ve Türkmen Aşireti olmalarına karşın, haşa hakir görülmeye devam etmekteler.

Küslüklerini, ayrılıklarını ve destanlarını hatta kahramanlıklarını dahi Türküleri ile yaşayan ve söyleyen Abdallarımız, düğünlerimizin, konserlerimizin ve hatta dost meclislerimizin baş aktörleri olmasına karşın, bence hak ettikleri değerleri halen bulamamaktadırlar. Kırıkkale´miz de Denek, Keskin ve Elmalı Abdallarımızın yaşadıkları hayatlar, belgesellere hatta filmlere konu olacak kadar derin olmasına karşın toplumumuz tarafından gerekli olan ilgiyi ve saygıyı bir türlü bulamamaktadırlar.

“Kızı boş bırakırsan ya davulcuya varır ya zurnacıya” gibi çirkin, bölücü hatta faşistçe sözlerle, kötü algılara maruz kalan Abdallarımız hakir görülmenin verdiği etki ile olsa gerek kültürlerinden yavaş yavaş maalesef uzaklaşıyorlar. Davul ve Zurnanın yanı sıra Saz ve Keman Enstrümanlarını notasız tamamen Allah vergisi Müzik kulağı ve yetenekle çalan ve yanık sesleri ile süsleyen abdallarımız, muhteşem bir hazineye sahip olmalarına karşın çocuklarına başka işler aramaktalar.

Kırşehir´in tanıtımında Neşet Ertaş´ın katkılarının farkına varılmasından olsa gerek komşu şehrimiz, Abdal Kültürünü tıpkı Ahi Kültüründe olduğu gibi tanıtırken, şehrimiz maalesef değerlerini ve kültürünü tanıtmamakta halen direnmekte. Hacı Taşan gibi Neşet Ertaş´a bile üstat olmuş değerlerimiz maalesef tanıtımda eksik kalmaktadır. Biyografi Belgeseli çekilmesi gereken, Kırıkkale´de yapılan tüm organizasyonlarda seslendirdiği türküler çalınması gereken Hacı Taşan´ın, hikâyeleri ve Türküleri dahi derlenmemektedir. Rizeli Kültür Müdüründen vazgeçtik belediyelerimizde değerlerine maalesef sahip çıkmamaktalar. Oysa Hacı Taşan türkülerinde, seslendirdiği ağıtlarda yöremizin geçmişini ve tarihini çok net bulabiliriz.

Gerektiğinde mertçe konuşan, mecliste saygıyı hiçbir surette bırakmayan Abdallarımız, yöremizde kültürümüzü yaşatmaya devam ederken, bizlerin onları yok gibi görmesi bizim çirkinliğimiz ve ayıbımız olsun. Şayet ben belediye başkanı olsam veya kültür müdürü olsam Kırıkkale´de her yıl bir haftayı “Pir Sultan Abdal” haftası ilan eder, cumhuriyet meydanında her yıl festival yaparım. Böylelikle hem abdallarımıza hak ettikleri değer verilmiş olur hem abdal kültürleri korunarak devam ettirilir hem de şehrimizde Ramazan Etkinlikleri gibi sosyal bir eğlence olur. Üstelik yapılan festivallere çevre illerden gelecek olan misafirler ve medya aracılığı ile Kırıkkale´mizin tanıtımının yapılması sağlanır.

Ömürlerinde saygı, sevgi ve hoşgörüyü hiçbir zaman bırakmayan ve tıpkı tarihte yeniçeri ocaklarımız gibi Bektaşi kültürünü taşıyan abdallarımızın kültürünün yok edilmesi, tarihimize ve değerlerimize yapacağımız en büyük kötülük olacaktır. Kültür Bakanlığımızın bu kadar kültür konusunda ki hibe ve destekler varken başta Denek olmak üzere Abdal Köylerimizin yaşam öyküleri bir şekilde belgesel filme çekilmelidir.

Düğünlerimizde, Alaylarımızda bizim unuttuğumuz kültürlerimizi bizlere yaşatan kalpleri tertemiz olan Abdallarımızın ekonomik ve sosyal olarak yaşam kaygısı çekmesi hepimizin ayıbıdır. Kahırlarını hiçbir zaman isyan sözleri ile dile getirmeyen yalnızca türküleri ile seslendiren Abdallarımız, duygularımıza tercüman olurken, bizleri neşelendirirken, dertlendirirken, aşk acılarımıza bazen merhem çalıp bazen tuz basarken bizlerin onları unutmamız, görmezden gelmemiz kabul edilebilir değildir.

Hülasa, gençlerimiz güya çağdaşlaşan esasen Batılılaşan müzik anlayışlarını gözden geçirmelidir. Zurnanın, Sazın ve Kemanın; Kemençeden hiçbir farkı yoktur. Karadeniz insanı kemençesine bu kadar sahip çıkarken, geçlerimizin Zurnadan ve Sazdan utanmaları asıl utanılacak konudur. Kemençeyi duyan Karadenizli her nerede olursa olsun horona kalkarken, bizim gençlerimizin Ağırlama Halayından bihaber yetişmeleri başta Kültür Müdürümüz olmak üzere Ailelerin ve bizlerin en büyük ayıbıdır. Çünkü Türk´ün Türküsü olur, Topu, Popu olmaz!

Sözün özü Türkülerimizi dinleyelim, hikâyelerini öğrenelim, halayını çekelim, enstrümanını bilelim ancak en önemlisi Abdallarımızı Sevelim. Daha önemlisi de Abdal Köylerimize sahip çıkalım. Sözlerimi bitirirken yine, yeniden tekrar ediyorum ki; “Kültürlerimizi devam ettirebilmek için Kültür Müdürlerinin yerli olması gerekmektedir.”