Dinleyen sanır ki,

Haksızlığa uğrayan,

Ezilen,

Hor görülen,

İtelenip ötelenen,

Sadece ve bir tek serçe parmak!..

Halbuki ava çıkan baş parmak değimliydi?

İşaret parmağı vurmamış mıydı kuşu…

Orta parmak pişirmiş,

Hepsinin bin bir emek ve meşakkatle vurduğu,

Pişirdiği kuşu yüzük parmağı yememiş miydi tek başına?

Hani bana hani bana diyen,

Ve

Hiçbir  emeği,

Nesli tehlike altındaydı! Kırıkkale'de ortaya çıktı! Nesli tehlike altındaydı! Kırıkkale'de ortaya çıktı!

Teri,

Zahmeti olmayan serçe parmak neden haksızlığa uğramış oluyor da, niçin  hep o sallanırken insan oğlunun içi acıyor diğerlerine bakılmaksızın?

Adalet neresinde bu hikayenin?

Hak-hukuk,

Vicdan,

Paylaşım denilen şey var mıdır eğitimin taa başlangıcından mezara devletin arka bahçesinde doğanlar için?

 “Haksızlık karşısında suskun kalan dilsiz şeytandır” derken henüz “inga” bile diyemeyen bebelere,

Kolektif çıkılan,

Kooperatifleşip,

İmece usulü sofraya getirilen yemeğin tek bir parmak tarafından “lüp” edilip ve sadece bir teki mağdur olmuşçasına hikayeleştirilmesinin eğitim öğretimle ve hakkaniyetle ölçülecek yanı var mıdır?

Yoktur elbet!..

Ama

Bebelikten sokmuşlar beynimize güce tapınmayı ve güçlüden korkmayı,

Tek başına dağları devirirken,

Ağaç gölgesinden korkar olmuşuz sonucunda.

Bakmayın insanoğlunun en üst perdeden,

“ Okka taştan gözümü kıpırdatmam” demesine kalabalıklar içinde,

Korku bebelikten işlemiş beynimize başta,

Sonra sinmiş ruhumuza;

Ki,

“ Mezarlıktan  geçerken ıslık çalmamız”  bile o nedenledir hep.

Haa!..

Hak arama,

Hakkı savunma,

Hak alıp,

Hakka kavuşma derseniz şayet,

Böylesi eğitimden sonra anca mezarda olur derim sadece!..