Osmanlı tarihinde İstanbul´un fethinden yani 1453´ten 1579´a kadar geçen zamana Yükselme Dönemi denir. Fetih sonucunda Ortaçağ bitmiş Yeniçağ başlamıştır.Küçük bir devlet,büyük bir imparatorluk haline gelmiştir.

Kanuni´nin ölümüne kadar parlak bir dönem yaşayan Osmanlı, Kanuni´nin ölümüyle gerileme dönemine girmiştir.

Osmanlı´nın gerileme ve çökme sebeplerine kısaca bakalım.

Osmanlının yaptığı savaşlardaki maddi kayıpların ekonomiyi aşması,

Deneyimsiz padişahların yönetime geçmesi,

Avrupa´nın yeni ticaret yolları keşfetmesi ile Osmanlı ticaretinin darbe alması,

Devletin gösteriş ve lüks harcamalarının fazlalığı,

Ekonominin bozulup halkta huzursuzluk yaratması,otorite boşluğundan çıkan taht kavgaları,iç isyanların çıkması.

Dağılmış Osmanlı Devleti´nden sonra Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti´ni  kurdu.Hepimizin bildiği üzere Türkiye Cumhuriyet´i Osmanlı devleti´nden zengin bir ekonomi devralmadı.

1923´ten 1938´e kadar Atatürk´ün yaptığı icraatlar ile Türkiye Cumhuriyeti hem siyasi hem de ekonomik anlamda tekrar şaha kalktı.Birçok alanda epey yol aldı.Yaşasaydı eminin çok daha güzel başarılara imzasını atacaktı.Atatürk´ün yaptığı icraatları yazmaya kalksak sayfalar yetmez takdir edersiniz.

1950 -2002  yılları arasından itibaren iktidara gelen hükümetlerin yanlış politikalarıyla sürekli askeri darbeler ve ekonomik krizler dönemine giren Türkiye tam anlamıyla kendisini bir türlü toparlayamadı.(Ama hiçbir kurumu ne sattı ,ne de özelleştirdi.Üzerine ekledi,azaltmadı.)Halk bunalmıştı on yılda bir tekrarlanan darbe ve ekonomik krizlerden.

3 Kasım 2002 seçimlerinde insanlar çıkış yolu bulmak ve üç ‘´y´´

Yolsuzluk,

Yoksulluk,

Yasaklar ile mücadele edileceği inancıyla iktidar yaptığı bir AKP dönemine girdi  ve 2009´da ‘´one minute´´ söylemiyle epey yükselişe geçen(ülke ekonomisi değil,sadece kendi çıkışlarıydı) AKP döneminin on altı yıllık çalışması süresinde;

Cumhuriyet Dönemindeki kazanımlarımızın satılmayıp üzerine bir çoğunun eklendiğini;

Örneğin,

Otomotiv sanayisinde çok gelişmiş olduğumuzu otomobil, uçak,tren üreten fabrikalarımızın açıldığını,

Türkiye´de işsizliğin sıfırlanıp, hatta dünyaya iş istihdamı yarattığını,

Sağlık sektörünün ve eğitimin parasız,akademik başarımızın en üst düzeyde olduğunu,

Ekonominin çok iyi,yoksulluğun olmadığı, kişi başına düşen milli gelirin bilmem kaç bin dolar olduğunu yazmak istiyorum;fakat yazamıyorum.

Bizim İMF´ye değil de,İMF´nin bize borçlandığını,

İnsanların fikirlerini özgürce söyleyebildiği düşüncenin suç olmaktan çıkıp,hapishaneler de bırakın siyasi suçlu,adi suçlardan hüküm giymiş suçluların bile bulunmadığını yazmak istiyorum.

Gardiyanlığın ve polisliğin nerdeyse tek meslek haline gelmediği, herkesin istediği mesleği yapabildiği bir Türkiye´yi yazmak istiyorum.

 Yandaş olmayanın da iş bulabildiği, emeğin karşılandığı bir düzende olduğumuzu,

Küba´daki gibi herkesin eşit eğitim ve eşit maaş aldığı, ‘´zengin,fakir´´ diye bir kavram olmadığını,

Japonya gibi,insanların bir birine saygı duyduğu hırsızlığın,yalanın,kavganın olmadığı,gelişmiş teknolojisi sayesinde depreme meydan okuduğunu yazmak istiyorum.

Üç buçuk milyon nüfusunun %23´ünün yabancılardan oluşan İsviçre gibi ırk ayrımı olmadan yaşayan insan topluluğunun bulunduğunu yazmak istiyorum.

Kendimizi gelişmiş ülke yurduna koyuyoruz,‘´batı bizi kıskanıyor ‘´diyoruz.Yolsuzluğun ürünü olan,artık ‘´takdir ilahi´´ denilemiyecek kadar basit önlemler ile engellenebilecek sel baskınlarında can kaybı veriyoruz.

Türkiye´me yakışır bir profil çizmek istiyorum.Maalesef çizemiyorum.Bilmem çok mu isteklerim,hak etmiyor muyuz insanca yaşamayı?

Fatih gibi Atatürk gibi yedi düvelle savaşmak zorunda olmayıp sadece  üç ‘´y´´ ile savaşmak ne kadarda basit geliyor Türkiye´nin geldiği şu noktaya baktığımızda.Bu üç ‘´y´´ ile savaşılmadığı  gibi,yoksulluğun arttığı,yolsuzluğun yasallaştığı,yasakların daha artırıldığı,zirvedekilerin lükse çok fazla daldığı on altı yıllık süreç sonrasında, Japonya,Küba,İsviçre hayatı bizim hayallerimizde kalıp,acil çözümler üretilmediği takdirde Türkiye devletinin çöküşünü hep birlikte izlemek zorunda kalacağız.

Siyasal bağımsızlık ancak güçlü bir ekonomiyle sağlanabileceği ve bununda üretimden geçtiği bilincinde bir toplum olabilmemiz inancıyla….

Huzurla kalın.

Kırıkkaleli öğrenciler İtalya’da eğitim aldı Kırıkkaleli öğrenciler İtalya’da eğitim aldı