BİRLİK VE BERABERLİK

AK Parti Kırıkkale Milletvekili Avukat Ramazan Can, TBMM Genel Kurulunda Anayasa görüşmelerinin 6´ıncı maddesi üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz aldı. Can, anayasa görüşmelerinin hararetli bir şekilde sürdüğü, zaman zaman sataşmaların olduğu şu günlerde birliktelik vurgusu yaptı.

 

SINIRLAMAK İÇİN HAZIRLANAN METİNLER

Can, anayasa oylamalarında 367 oyun çıkması halinde millete başvurulması gerekildiğinin altını çizdi. Can konuşmasında “En büyük hakem millettir. Milletten korkmayın arkadaşlar, hepimiz milletten geldik, millete gideceğiz . Anayasalar toplum tarafından devleti hukukla sınırlamak için hazırlanan metinlerdir. Ancak Türkiye´de anayasaların tam tersi bir anlayışla toplum ve temsilcilerine değil vesayetçi zihniyete sahip elitler ve askerler tarafından devlet iktidarını sınırlandırmak yerine toplumu hizaya sokmak için hazırlanmış metinler olmuştur” dedi.

 

ÖNEMLİ ÖLÇÜDE KISITLANMIŞTIR

Can, konuşmasında şu ifadelere yer verdi, “1961´de ve 1982´de askerî darbelerden sonra yapılan anayasaların toplum mühendisliği projesi anlayışıyla hazırlanmıştır. Millî iradeye ve seçimle oluşan iktidara güvensizlik asıldır. Darbelerle oluşan ve beslenen vesaitçe yapılar zaman zaman açık bazen örtülü milletin seçtiği iktidara müdahalelerde bulunmuştur. 1961´den itibaren anayasalarda bürokrat kökenli bir kişi tarafından tasarlanan Cumhurbaşkanlığı profili 1980´de merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal´ın seçilmesiyle sekteye uğramıştır. Vesayetçi parlamenter sistemde, bir vesayet organı olsun diye dizayn edilmiş Cumhurbaşkanlığı makamı vardır. Halkın iradesinin Cumhurbaşkanlığı makamını ele geçirmesiyle vesayet organlarının imkânı önemli ölçüde kısıtlanmıştır.

 

DAHA UYGUN BİR SİSTEMDİR

“Yeni değişiklikle Cumhurbaşkanı halkın iradesiyle vesayetçi sisteme çomak soktuğu bu fiilî duruma yasal ve hukuki çerçeve çizmek hepimizin boynunun borcu olmuştur. Bütün istikrarsızlıkların temelinde vesayet sistemi vardır. Bu değişikliklerle vesayet iptal ediliyor ve istikrar devamlı kurumsal hâle getiriliyor. Koalisyon olmadığı için siyasi ve ekonomik istikrar sağlanmış oluyor. Cumhurbaşkanlığı sistemi parlamenter sisteme nazaran demokratik değerlere daha uygun bir sistemdir. “

 

KİMİN SORUMLU OLDUĞU BELLİDİR

“Cumhurbaşkanının doğrudan doğruya halk tarafından seçilmesi sisteme tartışmasız bir demokratik nitelik verir. Diğer bir ifadeyle, yürütmenin doğrudan halk tarafından belirlenmesi daha demokratik olduğuna hiç kimse itiraz edemez. Olaya hesap sorulabilirlik açısından baktığımızda ise parlamenter sisteme göre daha demokratik bir sistemdir çünkü Cumhurbaşkanlığı sisteminde sorumluluk kolektif yapıda değil tekil yapıda yani Cumhurbaşkanındadır. Kimin sorumlu olduğu bellidir. Yürütme Cumhurbaşkanının elinde toplandığına göre işler iyi gitmediğinde halk hesap soracağı makamı ve kişiyi bilir. Yani bu sistemde parlamenter sistemde olduğu gibi suçun başkalarına yıkılması asla mevzubahis olamaz. Başkanlık sisteminde iki seçim dönemi arasında Hükûmet değişmeyeceğine göre, o dönemdeki sorumluluğun sahibi açıkça teşhis edilebilecek ve seçimde hesap sorulabilecektir”

 

TERCİH YAPABİLECEKLER

“Üçüncü olarak: Teşhis edilebilirlik açısından da Cumhurbaşkanlığı sistemi daha demokratiktir. Önceden seçmen oy pusulasını sandığa atarken oy verdiği adayın kazanması hâlinde kimin hükûmet olabileceğini bilmektedir ve bu sayede seçmenler geleceğe yönelik olarak tercih yapabilecektir. “

 

GÜÇ VE ÖNEMLİ BİR PRESTİJ SAĞLAR

“Oysa parlamenter sistemde, bir partinin çoğunluğu sağlayamadığı hâlde koalisyonun kimler tarafından kurulacağını seçmen bilemez. Bu nedenle de bu sistem, parlamenter sisteme göre avantaj sağlamaktadır. Cumhurbaşkanlığı sistemi istikrarlı bir yönetim oluşturur, Cumhurbaşkanlığı sistemi güçlü bir yönetim oluşturur. Doğrudan halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı, önemli bir güç ve önemli bir prestij sağlar. Bu Anayasa değişikliğiyle siyasi ve hukuki istikrar, güçlü yürütme, güçlü yasama, etkin denetim, etkin karar alma mekanizmaları devreye girerek ülkemizin ve milletimizin daha parlak geleceğinin temelleri inşa edilmektedir.

 

MİLLETİMİZİN MESELESİDİR

“Cumhurbaşkanlığı sistemi, milletimizin ve ülkemizin doğrudan bekasıyla ilgilidir. Dolayısıyla, teklife, en son şekliyle, aziz milletimizin iradesi cevap verecektir. Aziz milletimizden korkmayalım, aziz milletimizin iradesi başımızın gözümün üstünde olmalıdır diyorum. Bu teklif, bir şahıs meselesinden ziyade, memleket meselesidir, Türkiye meselesidir, aziz milletimizin meselesidir. “

 

CUMHURDAN ALMAKTADIR

“2007´de “Cumhurbaşkanını 363 kişilik AK Parti Grubu seçsin.” dedik, “Yok.” dediniz; “Millete gidelim, millet seçsin.” dedik, “Yok.” dediniz; “Millet seçti, ona göre hukuki altyapıyı yapalım.” diyoruz, “Yok.” diyorsunuz; “Hükûmet sistemini değiştirelim.” diyoruz, “Yok.” diyorsunuz; “Koalisyonlara son verelim, siyasi istikrarı sağlayalım.” diyoruz, “Yok.” diyorsunuz. Peki, hep yok, hep yok, hep yoksunuz. Enteresandır, Mecliste yoklama yapıyoruz burada da yoksunuz. Allah aşkına siz ne yapmak istiyorsunuz?  29 Ekim 1923´te cumhuriyet ilan edilmiştir ve önerdiğimiz sistem de Cumhurbaşkanlığı sistemidir, temeli de cumhuriyettir, gücü de cumhurdan almaktadır”

 

İNÖNÜ DÖNEMİNİ HATIRLAYIN

Kırıkkaleli genç doktor, son yolculuğuna uğurlandı Kırıkkaleli genç doktor, son yolculuğuna uğurlandı

“Cumhurbaşkanı da cumhuru temsil etmektedir hem de doğrudan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu teklif, hukuk devletini güçlendiriyor. Bu teklif, yargının bağımsızlığını, yargının tarafsızlığını güçlendiriyor. Bu teklif, Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemleri yargı denetimine açıyor. Ve bu telif, Cumhurbaşkanına siyasi sorumluluk getiriyor. Bu teklif, yasamayı yürütmenin etkisinden kurtarıyor arkadaşlar. “

 

YETKİMDE, BENİM TEKELİMDE

“Bu teklif, doğrudan yönetimi getiriyor. Bu teklif, gün ışığında yönetimi getiriyor. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi Mustafa Kemal merhum İnönü´yü 1937 yılında azlettiğinde, yerine Başbakanlık kurma yetkisini Celal Bayar´a veriyor. “Bak Bayar, komutanları, büyükelçileri ve valileri ben atarım.” “Ben ne yapacağım Sayın Başkan?´ diye soruyor Cumhurbaşkanımıza. Atatürk de diyor ki “Sen, diğer işlere bakacaksın; bu işler benim yetkimde, benim tekelimde.” diyor. Peki, şu anki bizim getirdiğimiz sistemle. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi´nin Cumhurbaşkanı olduğu dönemde güçlü Başbakanlar geldi, bunlardan da biri İnönü. Peki, sizlere soruyorum: İnönü dönemindeki Başbakanları hatırlayanlar var mı? Arkadaşlar, Ahmet Fikri Tüzer. Ahmet Fikri Tüzer ismini duyan oldu mu aranızda, Allah aşkına? Ahmet Fikri Tüzer İsmet İnönü döneminde Başbakanlık yapmıştır. Hasan Saka, Şükrü Saracoğlu, Şemsettin Günaltay, Recep Peker, Refik Saydam”

 

HEPİNİZİN AKLI YETER

“Allah rahmet etsin, hizmet ettiler ama gerek Gazi gerekse İnönü dominant karakter olduğu için fiilî olarak güçlü Cumhurbaşkanlığı yaptılar ve netice itibarıyla da Başbakanlar silik bir durum orada gösterdi. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1983 yılından 2016 yılına otuz üç yıl geçmiş ve bu otuz üç yıllık süre zarfında 31 hükûmet gelmiş. Böldüğümüzde, yaklaşık bir buçuk yıl. En büyük istikrarsızlık budur. Peki, “başkanlık sistemi” dediğiniz ya da “cumhurbaşkanlığı” dediğimiz sisteme biz niçin tevessül ediyoruz? Çünkü, koalisyonlardan çok çekti bu memleket. İnsanlarımız bütün zamanını, gençliğimiz bütün emeğini, bütün geleceğini koalisyonlarda heba etti.

 

KONUŞULANLARIN HEPSİNİ BİLİYORUM

“En büyük hakem millettir. Milletten korkmayın arkadaşlar, hepimiz milletten geldik, millete gideceğiz. Evet, hepimiz milletin arasından geldik, millete hesap veriyoruz. Milletten korkmayacağız, millete saygılı olacağız. Millete saygılı olan partiler, gerçekten, iktidara geliyor. Millete saygılı olmak anlamında da muhalefet de üzerine düşeni, gereğini yapmalıdır özellikle ana muhalefet partisi. Yaklaşık 2002 yılından bu tarafa bu kürsüde konuşulanların hepsini biliyorum.

 

MİLLETE SAYGILI OLALIM

“Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Gazi´ye hürmetimiz sonsuz. Gazi´nin en güçlü Başbakanı da İnönü´dür dedim, bunu da söyledim. Burada aslında benim sarf ettiğim şu: Gazi 1937 yılında İnönü´yü azlediyor ve Bayar´a Hükûmeti kurma görevi verecek. Onlar da küs gitmişlerdir ayrı bir konu da. 1937´de diyor ki Bayar: “Efendim ben ne yapacağım.” “Büyükelçileri ben atarım, valileri ben atarım, genel müdürleri ben atarım, komutanları ben atarım.” Geriye ne kalıyor ki? “Ben ne yapacağım?” “Sen diğer işlere bak.” Bu doğru bir şey mi? O anki realite bu, fiilî durum bu, ben bundan bahsettim, hiç saygısızlık yapmadım. Diğer taraftan, bu memlekette taş üstüne taş koyandan Allah razı olsun.

 

AZİZ MİLLETİN İRADESİ

“Eğer biz bugünlerde burada yaşıyorsak Gazi Mustafa Kemal´in ve silah arkadaşlarının gücünü yadsımamız mümkün değil. Duymadınız. Biz şunu söylüyoruz arkadaşlar: Biz insanlarımızı en iyi şekilde yönetmek istiyoruz. Çocuklarımızın geleceğini, temel hak ve hürriyetleri, yaşam standardını yükseltmek istiyoruz. Biz böyle olduğuna inanıyoruz, siz böyle olmadığına inanıyorsunuz. Peki, kim karar verecek buna? Aziz milletimiz. Ben, aziz millet dedim. Gidin oy isteyin, saygılı olalım aziz millete. Aziz milletin iradesi. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletin iradesi başım gözüm üstüne diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum” dedi.