İçinde olmadığım hiçbir oluşumu desteklemem dedim,

Ve

Bekliyorum!..

Karşımda şu an tanrının unuttuğu,

Cebrail´in selam vermediği,

 Azrail´in görmek istemediği,

İşine gelince Duayen,

Gelmediğinde pavzat bir gazeteci,

Gazetecinin yaşam koçu,

Yanında İmaj  meykırı  (İngilizce yazılımını bilmiyorum!)

Ve

Bir çaycı-iki çorbacı olduğu halde yazacağım makaleye konu aramakla meşgulüz.

Bekliyorum dedim ya!..

Kırıkkale´yi,

Onun eksiklerini,

Kişi ve kurumları,

Çalıntıyı-çöküntüyü-zimmeti,

 Rüşvet-iltimas-hikmeti yazmam o güne kadar birader dedim,

Ee! Yazma o zaman dediler, geriye konu kalmadı, düşünüyorum!..

Dağları kırı,

Memlekete gelen kara kışı yazayım dedim elektriğe-doğalgaza yapılan zamma değinmeden, bir iki satır tutar, hem de  eksik kalır…

Yağan kar-esen rüzgar, bulutların arasından arada bir yüzünü göstermeye üşenmiş güneşi yazayım dedim, itiraz etti beşi bir yerden okul tatil olmamış, yollar kapanmamış-“zemheride kar yağmayacak, rüzgar esmeyecek, güneş saklanmayacakta bulutların arasına ne yapacak” diye.

Yaşam koçu Asuman abla “börtü böceği” yaz dedi…

Valla tanıdığım börtü böcek sınıfından bir mahlukat var,

Oda “sivrisinek”,

Ki mevsimsel olarak  inine çekildi zatıalileri  zaten, yazsam da okuyanı olmaz dedim.

Kırıkkale’de hangi kurumun kaç projesi var? İşte listesi… Kırıkkale’de hangi kurumun kaç projesi var? İşte listesi…

El netice:

Konu siyaset,

Politika,

Hizmet,

Hizmete talip kişi olmayınca,

Ne makaleye malzeme bulabiliyor insan, nede içinden yazmak geliyor.

Haa! Aşk mı?

Onun o kadar çok çeşidi var ki yazacak,

En makbulü tıpkı “kasabın sevdiği deriyi yerden yere çalması” gibi maşukun aşığını hırpalayıp canına okuması,

Ki,

Günümüz aşklarının karakteristik özelliğidir bu konu ve televizyonlar bunu her şekli ile günlük işliyorlar zaten.

Mevlana ve Şems´in sevdasını orta yerinden tesbih çekerek okuyup yazamayacağımızdan, o konuyu işin ehli Çetin Altan´ın eşsiz anlatımına bırakıp çekiliyorum…

Konusuz kaldık iyi mi beklerken!..