DÜRZİ´YE GÜVEN!..

Çoğu zaman görünen göründüğü,

Duyulan duyulduğu gibi olmuyor maalesef,

Tıpkı,

Zemheri de taptaze inek bokuna batmış Serçe´yi battığı yerden çekip çıkaran,

Sonra da yutan Tilki´nin, aslında iyilik meleği olmadığı gibi.

Şapka çıkarasın geliyor,

 Sözüne itibar ettiğin bazı insanların karşısında bildiğin dili unutuyor,

Ellerin başa bela,

mahcup oluyor,

Nasıl davranacağını kestiremiyor,

Saygıda kusur etsen, kendini suçlu hissettiğin!..

Öylemi acaba?

Gerçekten görünen göründüğü gibi değil mi?

Yada

layık olabiliyorlar mı sizin saygınıza sözüne güvendikleriniz,

Sevginize,

Gözünüz de,

Gönlünüz de,

Ruhunuzda büyütmenize,

Varlığından onur duymanıza,

Adı geçtiğinde güven hissetmenize değiyorlar mı?

Yanlış anlamak,

Duyduğunu yanlış yorumlamak,

Yorumu işine göre yapmak insanın doğasın da var,

İstemli istemsiz,

İsimli isimsiz herkes bu yanılgıya düşebilir, normal.

Bu sizin aptal olduğunuzu da,

Seme-salak saf olduğunuzu da göstermez.

Mesela babam!..

Belediye başkanlığı yap!..

1927 yılında harf devrimine karşılıkla aynı yıl yeni Türkçe okuyup yazmasını öğren,

Osmanlıca olan tapu-askerlik-nüfus kayıtlarını tercüme edecek devlete eleman,

Yıllarca Azaboğlu camii´ne gönüllü imam ol,

Git,

İplikçi hacı derler kerameti kendinden menkul bir dürziye güven,

 Fena saygı duy..!

Damdan düşmeyene damdan düşenin acısını anlatamazsınız misali,

Caminin içinde şahit olduğunu mahkeme de, “ ama o an da ben pencerenin önüne konmuş güvercini seyrediyordum” dediğinde öğrendi saygı duyup sevdiğinin ederini rahmetli…

Öğrenmenin yaşı olmaz derler ya hani;

Hafta başın da anladım ben de,

Gördüğüm de önümü iliklediğimin,

Üstüme geldiğin de koltuğumu ikram edip sözünün üstüne söz söylemediğimin ederini…

O misal,

Yaşadıkça hiçbir şeyin ve zoru görünce sandıklarının, hiçbir şey olmadığını öğreniyorsun aslında...!

Ve

İlla ki yaşamak lazım!..