Profili düşük,

Eğitimi zayıf,

Anadilini kullanmaktan aciz,

İnisiyatif fakiri,

 Hasbel kader devlet katında kendine iş bulmuş zavallıya yetki verirsen,

Olmadığında devletin batacağına, kendi gibi seni de inandırmaya çalışır.

Hem de döve döve!..

Hep anlatırım:

Çocukluğumda devlet hastanesinin hademesi Kürt Osman dayı vardı.

Çok gürültü yapıldığından şikayetle ziyaret gününde çocukların hastaneye alınmaması konusunda baş hekimden tembihli olduğunu söyleyip, babası hasta olsa da, kardeşini bile ziyarete almazdı “sen çocuksun emre karşı gelemem” diye.

Sanırsın,

Aldığı talimat hastanenin “kendi malı olduğu, kendisi olmazsa hastane diye bir şeyinde olmayacağı yönünde…

İnisiyatif nedir,

Nerde ve nasıl kullanılır,

Hasret,

Hoş görü,

Vicdan,

Suçlu-suçsuz ayırdımı bilmediği kelimeler,

Bilse bile karakteri ile uyuşmayan tavır ve davranışlardı.

Gelen gideni aratır misali,

Nurlar içinde yatsın Osman dayıyı idare lambasının ışığında arar hale geldik şimdiki Osmanlar yüzünden.

Önceleri,

Devlet baba diye bir şey yok, devlet bizzat vatandaşın kendisi olup, vatandaşa hizmette görevli çalışanlar var diyordu hükümet…

Hatta,

Devletin valisini kömür kamyonuna bindirip kapı kapı kömür dağıttırıyordu, valilik makamının asli işi kömür dağıtmakmış gibi sanki!..

 Şimdi bırakın valiyi,

Kaymakamı,

Müdür-amir- şef gibi unvan taşıyan devlet görevlilerini:

Kırıkkaleli genç doktorun kuzeni konuştu! Kırıkkaleli genç doktorun kuzeni konuştu!

En sıradan,

Vasıfsız,

Varlığında devletin zarar ettiği,

Yokluğunda karısının-bebesinin bile arayıp sormadığı çalışanlar, aldığı yetki ile vatandaşı hem dövüyor,

Hem sövüyor,

İteleyip aşağılıyor,

En basit şekilde hoşgörü ve inisiyatif kullanarak halledeceği problemi kırk bahane ile yokuşa sürüyor…

Ve

Olması gerektiği yerde olmayan yetkilimiz de bunu görmüyor!..

Yada

Görmezden gelmek hangi nedenledir bilmiyorum ama geçerli akçeleri oluyor veya işerine geliyor.

İnternette seyrettik!..

Polis,

Kaçtın mazereti ile kamyoncu esnafına silah çekiyor,

Bir başkası da tırmandığı ön tekerin üstünden “pata-küte” başka bir şoföre dayak atıyor.

Hangi hakla?

Gördüm biliyorum!..

Önünde bilgisayar bulunan memurların bir çoğu ya facebook´a giriyor devlete harcaması gereken mesai saatinde, yada kağıt falına bakıyor veya başka oyunlar oynuyor internette. (anasının ak sütü gibi aldığı parayı hak eden ve devletle milletin buluşma noktasında inisiyatif kullanmayı becerebilen çalışanları minnetle bu yazdıklarımdan ayrı tutuyorum.) tam bu esnada acil bitirmeniz gereken bir iş için çalmışsanız devletin kapısını, bu türden bir elemana da rast gelmişseniz şayet ve elemanın oyununu da bozmuşsanız, “yandı gitti gülüm keten helva.” Tırışka´dan  mazeretle işiniz yapılmaz, veya “bu gün git yarın gel´le” başka bir güne sallanırsınız.

Müdüre çıkarım demeyin sakın,

“Bir de sütlü kahve söyler” eleman en üst perde ses ve devlet kesesinden.

Eskiden:

Devlet vardı,

Devletin milleti vardı ve devletle milleti kaynaştıran memur vardı istisnalar olsa da…

Şimdi,

Kendinin olmadığında devletin batacağına inanmış birileri var,

Ve

Bizi de döve döve inandırmaya çalışıyorlar !..

Onlarsız devlet yapılanmasının olamayacağına yönelik.