DERKEN PERDE!..

Planlayarak ve menfaat gereği yaşamadım,

 Bana ayrılan sürenin hiçbir anını şu ana kadar.

Gün buldum gün yedim,

Güne göre hal,,

Duruma göre tavır ve davranış sergiledim.

Haktan bildim geleni başıma iyisi kötüsü ile,

Kızmadım-küsmedim uzun süre hakkım zayi edilse de.

Yitiği kendimden saydım,

Kazancı ele verip.

Bakmadım,

Azına çoğuna karın,

Zararla kardeş olduğuna inancımdan.

Ama bu gün-bu saat itibarı ile her şey eskisinden farklı.

Ahmet hocanın kötü Hasan bile bu günden beş yıl sonrasının planını-hesabını yaparken kendi lehine, bulduğu her şeyi,

Yakaladığı her fırsatı değerlendirirken menfaatine,

 Benim  duyarsızlığım geliyor aklıma,

Kuduruyor,

Hayıflanıyor,

Lanet okuyorum inandığım ve bildiğimi sandığım her şeye.

En basiti:

Oğlum,

Kırıkkale’de haşereler ilaçlanıyor Kırıkkale’de haşereler ilaçlanıyor

Kırıkkale üniversitesinin açmış olduğu (iktisat fakültesi!) araştırma görevlisi imtihanına girmiş, yapılan yazılı sınavı yirmi üç kişi arasından ikinci sırada tamamlamış…

 İngilizce imtihanında da aynı sonucu almış!..

Sıra,

Sözlü imtihana geldiğinde haberim oldu ve tebrik ettim kendisini “alınacak totalde beş kişi olduğuna göre sen zor olanı başarmışsın zaten” diyerek.

El sonuç!

Yirmi üçüncü adam ilk beşe girdi,

Bizimki yedekte bile yok,

Zaten yedekte yok!..

Çünkü,

Fetonun kuyruğundan yakalayanın akademisyen-vali-kaymakam-doktor-subay-amir-memur-müdür olduğu dönem bizim devlet içinde oluşan organizasyona tavassutumuz olmadığından yedek olmamıza da lüzum yoktu.

Halbuki,

Devletçiydik,

Atatürk devrimcisi,

Atatürk milliyetçisiydik biz ve onun kurduğu organizasyonun başında kim olursa olsun kurucusunun hatırana güveniyor, inanıyorduk. “hattı müdafaa yok, sathı müdafaa vardı bize, ve o satıh hepimizin ortak! çıkarı” idi.

 Ve

 O nedenle yarınla ilgili bir endişe duymuyor, plan yapmıyor, çıkar gözetmiyor, tıpkı Kızılırmak´ın akıp denizi bulduğu gibi ne yaparsak yapalım sonuç da bizim hakkımızı bize teslim ederler anlayışı ile yaşayıp gidiyorduk bu güne kadar.

Ama kazın ayağı öyle değilmiş!..

Plan yapmalıymışız.

Yazmalı senaryosunu,

Kurgulamalı tüm oyun ve oyuncuları,

Koreografi,

Efekt,

Işık,

Derken perde!..

“Kırk yıllık Kani, olur mu Yani” bilmiyorum ancak:

Tarla  icarından sene de seksen bin tl. kazanan ve buna rağmen gönderilen kömür yardımını kabul edip orasını-burasını ısıtırken kuzine sobanın üzerinde kestane patlatan ve bunun genel ahlak anlayışına sığmadığını,  Allah indinde ise  günah olduğunu hatırlatanlara menfaati doğrultusunda  “İyi ama bunun günahı bana değil, durumumu bile bile  o kömüre bana verene yazılır ki!” diye savunma yapan ve bu arada okuması yazması olmayan doksan yaşında ki teyzem bile hayatını menfaati üzerine planlamışken:

Bu saatten sonra Nemrut olur muyum bilmem lakin, Hz. Musa gibi diğer yanağımı da çevirmem olanaklı gözükmüyor şu anda.

Ve

İçinde olmadığım hiçbir oluşuma ise destek vermem-veremem bu günden sonra.