BENİM ADIM HENEFİ HUCUM!..

Tanığım,

Olaylar-konuşmalar,

İstek ve tehditler yanımda gelişti,

Birinci ağızdan duydum,

Biliyorum.

Rahmetli Hanefi Hücum Yurdanur bayındırlık il müdürüdür.

Kendisini ziyaret halindeyken makamında, çat kapı yine rahmetli olan siyasi bir kişilik girdi içeri. (oğlu uşağı var, onlar rencide olmasın diye ismini zikretmiyorum! Hoş, sağlığında da alsam adını ağzıma, önümden kara kedi geçmiş gibi olacak işim bile tepe taklak olurdu!)

Yanında getirdiği müteahhitle birlikte bir müddet suyuna tirit muhabbet etti müdürle.

Çay,

Kahve-soda derken baktı ben konuşlandığım koltuktan kalkmıyorum, usul usul sadede gelmeye başladı.

Müdürüm dedi;

“malumunuz benim işim gücüm yok, bu arkadaş Ankara da işleri olan bir arkadaşımız, falanca yerin yapımına birlikte talip olduk, ihalenin behemehal bizde kalmasını istiyoruz!..

Sordu,

Soruşturdu,

Öğrenmeye çalıştı Hanefi bey müteahhidin şirketinin neresinde zatı muhterem siyasi kişilik.

Ortağı mı,

Çeyreği mi,

Yarıcısı,

Çalışanı falan mı diye,

Yok!..

Hiçbir şeyi değil!..

-efendim varsayın ki size verdim işi, ortak çeyrek yada çalışan değilsiniz, nasıl bir kazanç bekliyorsunuz kendinize bu işten?

-ortak-çeyrek olsam işi yap-hak edişi kazan devletten para bekle en az bir yılımı alır, ki, benim bekleyecek zamanım yok. O nedenle sen işi bu şirkete verirsen beyefendi bana elli milyar tl peşin verecek! ( bu günkü para ile belki de 500 bin tl!)

Ya öyle mi dedi Hanefi bey.

-kulaklarını aç beni iyi dinle beyefendi. Benim adım Hanefi Hucum. Devletin kör lirasını yemedim, yedirmedim şimdiye kadar kimseye. Geldiğim noktaya dişin tırnak, çalışa çalışa, emek ve alın terimle geldim. Hal böyle iken hesabı ve ifadesi benden sorulacak olan ve üstüne benim yemediğim parayı kimseye yedirmem, yiyene de müsamaha göstermem, ifadesini de vermem, veremem. Şimdi bu arkadaşı da al yanına, elinden geleni ardına koymamak üzere derhal burayı terk et!.. (siyasi kişilik benim varlığımı da unutarak epey söyledi-söylendi ve odadan çıktı!)

Kıssadan hisse;

Birileri rahatsız oldu geçen hafta yazdığım makalenin akçeli bölümünden, sitemle birlikte bir şeyler mırıldanarak haber saldı dostlarımdan.

-Ahmet Yeşil´e ne oluyor gibisinden.

Söyleyim ne olduğunu!..

Yedikleri-içtikleri, gezip saltanat sürdükleri akçeler, devlete kestiği ama ederli, ama edersiz faturalar sayesinde.

Yani benim vergilerimin olduğu yerden.

Hal böyleyken rahmetli Hanefi abinin dediği gibi,

“yemediğim paranın ne savunmasını ne bekçiliğini nede sessizliğini yaşarım hesabı devlet tarafından benden sorulmasa bile.

Ama

Bu işe başlarken,

Yani gazeteciliğe,  beyt-ül mala sahip olacağım diye yemin ettim karınca kararınca.

Hal böyleyken bu yolda ne arkadaş tanırım, ne yoldaş,

Ne hal tanırım- ne hatır…

Tehditler ise, vız gelir tırıs gider ucun da ölüm olsa bile.

Böyle biline!..