Kırıkkaleli için “başkanlık”

Meslektir!..

Çene ve çevre sermayesi,

Aile boyu ekmek elden su gölden şatafatlı yaşam ise getirisi…

Hiç koyma,

Hep al misali, bariz hata yada “hep bana rab bana demedikçe kişi, en ufak iflas etme riski dahi yoktur!..

Bakın etrafınıza;

Belediye başkanlığı,

Sendika başkanlığı,

Parti başkanlığı,

Oda başkanlığı,

Sivil topum kuruluşları,

Vakıflar- kooperatifler,

Dernekler,

Tekke-Tarikat,

Hatta apartman başkanlığı da olsa inceleyin, yapan için her anlamda kazan kazan üstüne kurgulanmış harbi ve baba bir meslektir!..

Ve

Bu memlekette kimse “benden daha iyi daha bilgili” düşüncesi ile bir şekilde elde ettiği riyaseti, ölmeden bir başkasına teslim etmez, ederse, ölür zaten!..

İstisnası yok mu?

Var elbet.

Geçmişte Ağabey Pehlivanlı var mesela…

Nur içinde yatsın;

Üç dönem belediye başkanlığı yaptı memlekette, atasından kalan ne varsa para edecek, hepsini Kırıkkale ve Kırıkkaleli için harcadı. Kırıkkale´de herkes “başkanlık” mesleğini icra ederken han-hamam-at-araba, hatta sevgili sahibi olurken, o, olanı da tüketip, hayır dua ile terk-i göç eyledi dünyadan. (nur içinde uyusun)

Yine geçmişten Halil Çavdar var…

Anap´ın odacısı kadar tüm kurnazlar müttahit yapılırken Özal fırtınası estiği yıllarda, kasasında yatırıma hazır milyonlarca lira ile devretmişti Yahşihan belediyesini kendisinden sonra gelen başkana.

Günümüzde ise Ahmet Sungur var mesela…

Yahşihan sıradan alelade üstelik üniversitesi olan koca bir köyken, onunla birlikte tıpkı orta Anadolu´nun bozkırında bir “vaha´yı” andıran Eskişehir gibi bu havalinin en yaşanılası cazibe merkezi haline geldi.

Hem de sadece fiziki şartları ile değil, sakinleri için sosyal-kültürel- sportif ve ekonomik faaliyetlerinin kazanımı ve devamı noktasında bağlı olduğu il´den fersah fersah ilerde olan bir ilçe şekline büründü.

Allah hiçbir anaya babaya göstermesin,

Ama

Hayatın olağan akışı içinde gerçekleşebilecek talihsiz bir kaza geldi başına, iki gözü-serveri Metin, az biraz da gençliğin verdiği tecrübesizlik ve heyecanla kazaen kendini vurdu…

Yıkıldı Ahmet Sungur, her baba gibi.

İnanıyorum,

Yaptığı  yardımlar ve koruyup-kolladığı garip-gureba duaları,  Allah indinde kabul gördü ve öldü denilen Metin hayata tutunmayı başardı.

Ankaradan aldığı mal ile gelirken Murtaza hocanın kullandığı araç devrilir… yanında bulunan oğlu Ahmet yolun bir tarafına fırlar arabadan, hoca diğer tarafa. İlk şaşkınlıktan sonra Hoca hızla doğrulur yattığı yerden ve “Ahmetttt-Ahmet” diye ünleyerek arabanın önünden dolanıp Ahmet´in olduğu tarafa koşar. Ahmet ise, “babaaa baba” diye tam ters istikamete... Nihayet orta da buluşur ve kontrol ederler birbirlerini, hayati bir şey olmadığını görünce, hoca etrafa dağılmış malları göstererek oğluna, “hadi malımızı toplayıp işimize bakalım evladım” der.

Kıssadan hisse:

Hayati tehlikesi henüz devam ediyor ama şu an Allah Metini bağışladı kendine…

Kırıkkaleli genç doktor, son yolculuğuna uğurlandı Kırıkkaleli genç doktor, son yolculuğuna uğurlandı

Başkanlığın meslek olduğu şehrimiz de, “ başkanlığı vatandaşa hizmet” olarak icra eden, hayal kurmayı beceren ve kurduğu hayali toplum menfaatine hayata geçiren ve büyük küçük herkesin sevgisini kazanmış Ahmet Sungur için şimdi toplanma-toparlanma zamanı.

Çünkü:

Son yıllarda başkanlığı meslek edinmiş birilerinin idaresinde cumhuriyet şehri Kırıkkale, nerdeyse Türkiye´nin en büyük “köyü” olma özelliği ile anılır hale gelmiştir.

Dinledim,

Biliyorum Kırıkkale için düşündüğü şeyleri ve inanıyorum toplum menfaatine Kırıkkale´ye kazandıracaklarının fazlalığına…

O nedenledir, bir an önce toparlanıp kendine gönül verenlerle birlikte “ durmak yok, yola devam” etmesini isteyişim.

NOT: Ağa rahmetli Adalet parti ve devamı Doğru Yol´cuydu.  Halil Çavdar CHP´ li, Ahmet Sungur ise Ak Partili. Bense hep solcuydum ve hala öyleyim ama hep Kırıkkale´deyim ve Kırıkkale´liyim. Kim ki memlekete toplum menfaatine bir çivi çakar, başımın tacıdır.

Yani, mesele memleket meselesi…